20090122

Yazmak

Yazmak, içinden geçenlerin bir şekilde dışarıya atılması. İçinde birikip seni tamamen doldurmaması için.

Zehirli bir yılan tarafından ısırıldığında ısırılan bölgedeki zehirli kanın hemen dışarıya atılması...

Karbonmonoksit ağırlıklı gazın arabanın egzozundan dışarı çıkıp havaya karışması gibi.

Çok biriktirmezseniz yazacaklarınızı, pek farkedilmeyen, sayıca fazla ama kendileri minik şeyler çıkıyor ortaya.

Kanı hemen dışarı attığınızda kalan küçük sızılar...

Egzozdan çıkıp havaya karışan, sadece arabanızı muayeneye götürdüğünüzde elinize tutuşturulan emisyon ölçüm sonuçlarına bakarken gözünüze çarpan karbonmonoksit miktarı gibi.

Çok biriktirirseniz içinizdekileri yazmadan önce, daha ağır şeyler çıkıyor ortaya. Daha yoğun. Şiddeti yaşadıklarınıza, onları yazmadan önce beklediğiniz süreye göre değişen bir patlama.

Vücudunuz uyuşmaya başlar eğer zehirli kanı boşaltmaz da onun damarlarınızda gezmesine izin verirseniz.

Egzoz borusunu bir patatesle tıkarsanız ya biriken gazların artan basıncıyla birden fırlar o patates, ya da o gazlar boğar içinden çıktığı motoru.


Belki de bu yüzden, çok bekletmemek lazım içinden dürtenleri.

Minik minik, dikkat çekmeden yazılsa da onlar; bulurlar yine birbirlerini. Toplanırlar bir yerde hep beraber. Ve bulunup okunduklarında anlarsınız aslında o yazıların onları yazan size neler ifade ettiğini.

Kimseye görünmeden egzozdan uçup giden gazların görece daha yüksek biryerden şehri izlediğinizde şehrin üzerine nasıl kalın bir tabaka halinde örtüldüğünü farkettiğiniz gibi.

Kimseye zararı olmayan Mc Donald's ketçabı bile beklemediğiniz tepkiler veriyor fazla sıkıştırınca.

Ben boş patates kutusunu tutuyorken, eski sevgilim de ketçabın -normal şartlardaki- çıkış yönünü kutuya doğru nişanlayıp katçap poşetini diş macunu tüpü gibi kıvırırken beklentimizin aksine yanlardan fışkıran ketçapların 3 masa öteye kadar gitmesiyle test etmiştik bunu da. Biz kaçtıktan sonra o masada oturanlar farketmiş miydi acaba ketçabın nerden geldiğini.

Hiç yorum yok: