20121224

Moz

Müzik kültürümün pek derin olmadığını, hatta sığa yakınsadığını dillendirmekten çekinmem yeri gelince ki yine geldi gördüğün gibi. 

Yalnız özellikle gecenin bu saatlerinde Morrissey dinleyince bana bir haller oluyor. 

Az önce de yine dinlerken şey geçti aklımdan. İleride evlenecek olursam eşim/karım/hayat ortağım, artık ne denirse, Morrissey seviyor olur umarım. Bilemedim şimdi de, evlilik teklifini Morrissey eşliğinde yaparım falan belki. 

20121217

Haberiniz Olsun

Üç postumun ikisinin kedi konulu olması sebebiyle Rufus'u ve Punto'yu zaten biliyor olma ihtimalinizin ne kadar yüksek olduğunu göz ardı ederek bu iki kedinin de dahil olduğu bir hayvan grubundan tekrar bahsedeceğim şimdi. 

Kedilerin de gerçekten ve gerçek anlamda birer karakteri olduğu benim için çok inandırıcı bir şey değildi yıllar öncesinde. Benim için en karakterli kedi Garfield idi ki o da devirip yatma konusundaki prensibinden hiç ödün vermediğinden. 

Sonra Rufus'la tanıştık işte. Bildiğin karakterli çıktı, bıçkın delikanlı. Yan gözle baktığında bile zaten pek içeri çekmediği tırnaklarını  arka cebinden kelebek çıkarır gibi çıkarıp koluma, burnuma, artık o an neresi denk geldiyse, imzasını atan; insanla ilişki kurmayı sevmeyen ama insanları gözünün önünde bulundurmadan da içi rahat etmeyen bir kedi. Neyse ki şu an ailemin yanında görece sakin bir emeklilik hayatı sürüyor.

Punto geldi sonra. Rufus'un neredeyse tam tersi. Al kucağına, pancar motoru gibi guruldamaya başlayıp saatlerce kalkmasın. Alma kucağına, kucağına al diye sana sürtünsün dursun. Tüm delikanlılığına karşın elektrik süpürgesi çalıştığında fellik fellik kaçacak yer arayan Rufus'un tam aksine, süpürge sesi duyar duymaz "Biraz da göbeğimi süpür" dercesine süpürgenin önüne sırt üstü yatsın. Mecburen (ishal olduğunda kakasının üzerine oturup bi güzel gübrelenmişti çünkü) yıkanması gerektiğinde de yıkanma süreci boyunca bir kez "Gurk" demesi dışında tepki vermesin. 

Şimdi de Üzüm geldi evimize. Diğerlerinin aksine, Üzüm başka yerlerde büyüdü de geldi bizim yanımıza. Belki elimizde büyümediğinden, belki de evdeki rolünün sadece peluş oyuncak olduğunu düşünüp ellemeye, sevmeye pek gelmediğinden, pek alışamadım henüz kendisine. Öyle hareketsiz ki kendisine her  "Napıyorsun" diye sorduğumda "Duruyorum" diye cevap verir dili olsa. Hatta dili olsa da cevap vermez belki, o kadar hareketsiz. 

Bu üçü dışında bir şekilde haşır neşir olduğum kedilerin de farklı farklı huyları vardı, onlar hakkında yargıya varmama tam olarak yetecek kadar veri sağlamasa da. 

Velhasıl, gerçekten her kedinin tamamen farklı karakterleri, olaylara karşı çok farklı tepkileri var ondan eminim artık. 

Diğer hayvanlarda da durum böyledir belki, bilmiyorum. Böyleyse bile küçüklükten beri beslediğim civcivlerde, muhabbet kuşlarında, balıklarda böyle bir şey farketmedim. 

Haberiniz olsun.