4 yıl kadar önce, İstanbul'a ilk geldiğimde İstanbul trafiğinin adamı prostat yapacağı konulu tezimi şurada yayınlamıştım (Turunc, 2008) Dün farkettim ki insanın şartlara adaptasyonu evrim teorisinde öngörülenden çok daha kısa. Ne bileyim zürafaların boynu bilmem kaç milyon yılda ağaç tepelerindeki yaprakları yemek için anca uzamış, develerin hörgüçleri kum tepelerini andırmaları için binlerce yılda zar zor şekillenmiş (gerçi hörgücün ortaya çıkış sebebi bu değildi galiba) falan ama benim bünyem trafikte çişimin gelmemesine 4 yılda adapte olmuş. Gerçi büyük konuşmayayım, olmaya çalışmış diyeyim. Yarın öbür gün trafikte kıvranıp bu laflarım yüzünden kendime kızmak istemem. En azından hala prostat olmadım.
Ama hızlı ya da yavaş, gerçekten var bir adaptasyon süreci. Gel gör ki insanız, rahata gelince hemen salıveriyoruz (kendimizi). İstanbul sınırları içinde iki saat aklıma tuvalet getirmeden durabiliyorken şehir dışına çıkar çıkmaz 45 dakikada bir benzinci aramaya başlayışlarım hala devam ediyor. Gerçi bu biraz da her şehir dışına çıkışımda yolluk niyetine depoladığım kola, su ve enerji içeceklerinin bir getirisi olabilir ama olsun.