20150916

20150630

Yağdı Yağmur Çaktı Şimşek

İki haftadır Kartal tarafına yağan yağmur yüzünden mağduriyet yaşıyoruz. Öyle ki geçtiğimiz hafta ofislerimiz -henüz kimsenin gelmemiş olmasının da etkisiyle- su içinde kaldı, elektrik kaçağı tehlikesine karşı tüm elektrikler de kesilince çalışamayıp evlere yollandık. Oysa ne kadar da çalışma isteğim vardı o sabah ofise giderken. O değil de olan benim kariyer gelişim programının ilk görüşmesine oldu ki öncesinde de bir kere ertelenmişti. Haliyle tekrar ertelendi.

Ne zamana?
Bugüne

Bugün noldu?
Neredeyse geçen haftayı aratmayacak şiddette yağmur yağdı.

Neyse ki bu kez durum stabildi de tekrar ertelenmedi görüşme.

Ertelenmedi de görüşmenin bir kısmı da dahil olmak üzere tüm öğleden sonra eve nasıl gideceğim sorusuna cevap aramakla geçti. Çünkü aslında otopark olarak tasarlanmayan ancak genelde biraz geciktiğim için otoparkta yer bulamayıp otopark niyetine kullandığım otoparkın uzantısı kıvamındaki arsanın geçtiğimiz haftaki halini biliyordum; küçük çapta bir göl. Öyle ki biraz rüzgar esse dalga olur, gece baksan yakamozları izlersin falan.

Yağmur yağacağını tahmin edecek kadar olmasa da öngörü sahibi bir insan olarak başıma gelebilecekleri anlamış, yağmur başladıktan sonra ilk fırsatta park yerimi değiştireyim diye koşturmuştum ancak iş işten geçmişti. Durum aşağıdaki gibiydi; yürüsem ayak bileklerime gelecek kadar yüksekti su.


Düşüne düşüne akşamı ettim. Sadece kaz gibi düşünmedim tabii, bir arkadaşın arabasıyla iyice yanaşıp camdan/bagajdan içeri atlamak; balıkçı çizmesi bulup rahat rahat yürümek gibi planlarımı hayata geçirmek için somut çabalarım da oldu ancak şartlar izin vermedi. Kot giyiyor olsam gözümü karartır girerdim belki suya ama kumaş pantolon şartları daha da zorlaştırıyordu. İnsan şirkette paçaları sıvamış pirinç tarlası işçisi gibi görünmek istemiyor haliyle. Onun dışında kuru temizlemesi falan, kim uğraşacak. Bir de ben bu tip durumlarda hizmet aldığım insana hesap vermek zorunda hissediyorum kendimi. Paçalarına kadar çamura batmış pantolonu kuru temizlemeciye götürsem işletme sahibi sanki annemmiş gibi "ne hale getirmişsin güzelim pantolonu" diye kızacakmış gibi hissediyorum. 

Son çare olarak birini sağ bacağıma, diğerini sol bacağıma geçirmek; birini de arabaya yerleştikten sonra çıkardıklarımı içine tıkıştırmak için kullanmak üzere 3 adet çöp poşeti edinmek geldi aklıma. Neyse ki satın almacıyım da bağlantılarım var; çizmeye olmasa da poşete ulaşabildim. Yalnız bu yöntemde de paça sıvamaya benzer bir sıkıntı vardı. Direktöründen müdürüne, uzmanından memuruna onlarca insanın beni sarı poşetleri beline kadar çekmiş yarım ördek halimle görme olasılığı. 

Bir an "Belki med cezir olur da sular çekilir" diye de düşündüm ancak bu fikrin hem fazla iyimser hem de şartlar gereği uzun vadeli bir çözüm olacağına karar verip fikri eledim. 

Poşetten başka çözüm kalmamıştı. Elimde poşet, arabanın başında insanların çıkmasını, etrafın biraz sakinleşmesini bekledim 10 dakika kadar. Geleni geçeni iyi akşamlar diye uğurlayarak, niye bayrak direği gibi dikildiğimi soranlara "biraz hava alıyorum eheh" diye şirinlik yaparak geçen bu sürecin sonunda aksiyon almaya karar verdim. Çöp poşetlerini bacaklarıma geçirirken kariyer danışmanımızın daha 2 saat önce sarf ettiği "yaratıcı çözümler üretebiliyorsun" sözü gelince aklıma istemsizce "evet evet, bu da yaratıcı çözüm" diye telkin ettim kendime. İkinci poşeti giyerken poşetlerin altının delik olabileceği ihtimali geldi aklıma, bunu da risk almaktan çekinmeyen yapımla bağdaştırdım. 

Neyse ki delik değilmiş. Mümkün olduğunca seri şekilde arabaya ilerledim. 

Kariyerimin nereye gideceğini düşünerek hafifçe gülümsedim, sonra kafamı arabaya gömdüm.


20150113

Babete olan antipatim çevrem tarafından iyi bilinir. Zamanında en yakın arkadaş grubum ve gruptan bir arkadaşımın yeni beraber olmaya başladığı sevgilisiyle çıktığımız bir yemekte konusu açılınca "Babet ne ya!" diye atarlandığım vakidir ki kadıncağız nasıl korktuysa o zamandan beri beni göreceği zamanlar babet giymeye çekinir olmuş. Ki benim sinirlendiğim gerçekten 5 yılda bir falandır.

Gel gör ki babetin şeytanın icadı, kadının en büyük laneti olduğunu düşünüyorum. Babet giyen kadın o düz tabanlarıyla yürüyen R2D2 gibi geliyor bana. Ulan Birkenstock  giymiş Alman turist bile daha alımlı resmen. Hiç babet giymedim ama ne bileyim, derdin rahatlıksa giy spor ayakkabı, oh mis. Ki iş hayatında bile spor ayakkabıyla gayet şık olabiliyor kadınlar bence. Spor ayakkabı çok spor, azıcık seksi olacağım dersen giy topukluları zaten. Hatta giymişken bachata, tango falan yap; oh mis.

"En az 3 çocuk" diye zırvalanacak kadar ileri giden insanlar bence önce bir torba yasayla babet giymeyi yasaklamalı. Nitekim babet giyen bir kadın gördüğümde "merhaba bacım" diyesim geliyor.