20090122

Gece

Çoğu insan için ürkütücüdür gece.
Karanlıktır, seçemezsin etrafında olan biteni tam olarak.
Sessizdir, korkarsın ya biri o sessizliğin içinden sincice yaklaşıyorsa arkamdan diye.
Soğuktur gündüze göre, içini ürperir.
Tenhadır, daha yalnız hissedersin kendini gecenin içinde.

Ama güzeldir gece.
Yararlanmayı bilirsen bazı şeyleri çok daha kolay farkedersin gündüze göre.

Virajda sollamaya çıktığında karşıdan gelen arabayla burun buruna gelmeden önce onun farlarını görürsün.
Gündüze göre daha kolay farkedersin sana sinsice yaklaşmaya çalışan insanları. Gündüzün karmaşasında rahatça hareket edebiliyorlarken gece çıkardıkları en ufak ses ele verir onları.
Daha mahremdir gece. Herkesi özel alanına almak zorunda değilsindir.
Gündüzleri şu ya da bu şekilde muhattap olmak zorunda kaldığın insanlarla arana set çeker karanlık.

Belki de hepsinden önemlisi. Çok daha kolay farkedersin sana göz kırpıp işaret gönderen ışığı. Yanıbaşında da olsa, uzakta, dağların arasına gizlenmiş minicik bir ışık da olsa farkedersin onu.

Gündüz öyle midir ama. Uzaktaki minicik ışığı bırak, şık spotlarla aydınlatılmış koca tabelalarda sana el sallıyor da olsa farketmeyiz o işareti.
Günün aydınlığında, günün koşuşturması ve kalabalığında farkedemeyiz o ışığı, hergün önünden geçtiğimiz koca billboardda duruyor olsa bile.

Gecenin soğuğu...
O da kolayca geçer sana göz kırpan ışığının yanına ulaştığında.

Şudur tek sorun.
Işığın mıdır o gerçekten? Senin için midir?

Yoksa yaşadığın şey gecenin zifiri karanlığında başka ışık bulamıyor olduğun için onu sahiplenmenden mi ibarettir?

Hiç yorum yok: