20110728

Operasyon: Gece Yarısı

Ben cam şişeleleri biriktirip öyle atıyorum. Doğruyu söylemek gerekirse yaptığım bu uygulamayı geri dönüşüm işçilerine yaptığım ufak bir yardım olarak düşünüyorum, ancak üşengeçlik de uygulamanın temel sebepleri arasında. 

Bu kez 2 büyük poşeti dolduracak kadar şişe birikmiş evde. Biriktirdiğim şişeleri de dönüşüm işçilerinin daha yoğun çalıştıkları zamanlarda, gece yarısı gibi inip otopark girişinin hemen önündeki konteynıra bırakıyorum. Tamam, poşetleri bizzat bırakmamda onları şangırdata şangırdata apartman görevlisine vermeye utanıyor olmam, bırakma zamanı olarak gece yarısını seçmemde de elimde o poşetlerle kimseye görünmek istemiyor olmamın da etkisi var. O yüzden bu uygulamaya Operasyon: Gece Yarısı diyorum ben. Havalı oluyor. 

Bu gece de uygun zamanı kollayıp 2 poşeti zorlukla yüklenip, ki o kadar doldurursanız sahiden ağır oluyorlar, o saatte çıt çıkmayan apartmanda çalar saat misali yankılanmasınlar diye şıngırtı seslerini (cam şişe sağlıklı falan da, çok şıngırdıyir be canısı) minimize etmek için tüm mühendislik donanımımı kullanarak asansöre bindim. Asansörde poşetleri yere bıraksan dert, aynada kendimi izlerken devrilme ihtimalleri yüksek. Bırakmasan ayrı dert, 13 kat inene kadar kolun kopar. Ben de birini bırakıp birini elimde tuttum, nasıl ama? Ben söyleyeyim, hiç de iyi değil. Hem bir kolum koptu hem de kendimi aynada izleyemedim. 

Neyse ki bitti yolculuk. Yine sessiz olmaya dikkat ederek apartman kapısına yöneldim. Apartman kapısına vardığımda Konteyner görüş alanıma girmişti bile, operasyonun başarıyla sonuçlanmasına konteynerla aramdaki yaklaşık 20 metrelik yol dışında bir engel kalmamıştı. 

Ben öyle sanıyordum, çünkü bu düşüncem aklımdan geçer geçmez köpeğiyle uğraşan, sarışın bir kadın gördüm. Onun bizim Soner'in şurda bahsettiği kadın olduğunu düşünüp Ayşen Guruda olmadığından emin olduktan sonra   kadının gitmesi için bir kaç dakika beklemeye karar verdim. Evden çıkarken sırf örtünme amacıyla üzerime geçirdiğim şortum ve yakası esnemiş tişörtümle değil güzel -olduğunu varsaydığım, tamam lan güzel olmasını dilediğim- bir kadınla, apartman kedileriyle bile karşılaşmayı göze alamazdım haklı olarak. Ancak normalde pıt diye sönen ve bir söndü mü tekrar yansın diye önünde sırıkla atlamanı gerektiren fotoselli apartman lambası bu kez bir türlü sönmediğinden gecenin karanlığında apartman girişi bir sahne, ben de bir rockstar gibi görünüyordum. Elinde iki poşet taşıyan bi rockstar. Bendeki ışığı farketmesi an meselesiydi. 

Senaryonun daha kötü kısmı da ben o ışıkla aydınlanınca geldi aklıma. Kadın ve köpeği işlerini bitirdikten sonra İnegöl'e köfte yemeye gitmeyeceklerdi, uyumak üzere evlerinin yolunu tutacak ve dolayısıyla (hala Soner'in bahsettiği kadın olduğunu varsayıyoruz) apartman girişinde benimle burun buruna geleceklerdi.  

Gece 12:30, apartman girişinde güzek bir kadın, cinsini seçemediğim siyah köpeği ve elinde iki koca poşetle, onları taşıyıp üstüne bir de dakikalarca ayakta dikilmiş yakışıklı bir adam (bu benim). Oh la la. Alman eğitici filmleri için bile saçma bir sahne.  Üstelik aynaya bile bakamamışım asansör seyahati boyunca, o an cazibemin hangi evresinde olduğum konusunda hiç fikrim yok o yüzden. 

Tüm bu şartları kısa bir süre boyunca gözden geçirip  Operasyon: Gece Yarısının, ve aslında ilerde gerçekleştirebileceğim Operasyon: xxx'lerin, bir faciayla sonuçlanmaması için insiyatif kullanıp tüm sorumluluğu üzerime alarak operasyonu iptal etme kararı aldım. 

Noldu, emek emek indirdiğim iki poşeti emek emek yukarı taşıdım. 

Not: Aferin lan Soner, takdir ettim bu kez.

2 yorum:

silgi dedi ki...

oha resmen spontan bir diyalogdan bir blog postu çıkarmışsın buro. hem de bazı cümleler birebir. telif istiyorum. (telif böyle durumlar için mi istenirdi, tam emin olamadım. versene?)

Buro dedi ki...

İki paragraf yazıvereyim diye başlamıştım da yazdıkça uzadı. Postun sonunda sana atıfta bulunacaktım aslında ama postu telefonda yazdım, imanım gevredi bitirene kadar. Üşendim sonra ne yalan söyleyeyim. Telif konusunda anlaşabiliriz bence.