20110609

Sıçtım, bu kez 4 defa.

2009 Eylül'den beri 1.5 yıldan fazla zaman geçmiş.

2009 Eylül, Rufus'un doğduğu ay. Onu işyerimin önünde sürünüp ciyaklarken bulduğum ay. İyi ki de cırlıyordu; önce bulmuştum, sonra mahalleli çocuklar kaçırmıştı. Cırlamalarını takip edip tekrar bulmuştum boş bir arsada. Evime getirmiştim. Getirdim, bir daha da gitmedi zaten.

Şimdi 1.5 yaşını geçti işte. İkinci yaşına daha yakın hatta. Bahsetmiştim şurda; bir süredir de ailemle yaşıyor hem onun hem benim -hem de artık ailem- için daha hayırlı olduğunu düşündüğümden. O çoktan alışmış zaten yeni yuvasına, koca evde peşinde annem, prens gibi gezip durmaya. Evde bir kedinin yaşamasına önceleri pek sıcak bakmayan aile fertlerimizden annem artık karşılıklı kahve içiyor Rufus'la. Yolda gördükleri kedilere bile farklı bakıyorlar artık, babamın eve kucağında başka bir kediyle gelmesi an meselesi. Babamın tek şikayeti ise Rufus'la boğuşurken dişlerini sıkmaktan yakında dişlerinin döküleceğini düşünmesi. Bense onu özlüyorum, hala arada rüyalarımda görüyorum.

Geçenlerde de bir kedi yavrulamıştı şirketin içinde bir yerlere. Almış yavrularını gitmiş sonra, göremedim onları hiç. Bugünse depocu arkadaşlardan biri geldi yanıma. Bir kedi yavrulamış depoda, 2.5 metre kadar yükseklikte bir rafta bir kolinin içine. Kolinin içinden mal almaya çalışırken farketmişler içinde yavrular olduğunu, anneleri bizimkilere hırlayınca. "Sabah anneleri yaklaştırmadı, koli içinden mal alamadık. Sen bi baksan?" dedi.

Çıktım bir merdivene. Kolinin üzeri kapalıydı, açtım yavaşca. "2 tane" dedim. Sonra "yok üç" Sonra "Yok, dört" o kadar sokulmuşlardı ki birbirlerine, minicik kafalarını sayamadım ilk bakışta. Rufus'u ilk bulduğum hallerinden daha küçükler. İki tanesi rahat sığar sanırım avuçlarıma. Gözleri belli belirsiz açılmış, ama hala yürüyemiyorlar. Işıktan biraz rahatsız oldular, iyice sokuldular birbirlerine. Bir tanesi aynı Rufus.

Sıçtım, diye geçirdim içimden. Bu kez bir tane de değil, dört tane. Neyse ki anneleri var şu an yanlarında, Rufus garibi gibi terkedilmemişler. O içimi rahatlattı da bıraktım koliyi olduğu yerde, anneleri döndüğünde rahatça bulsun diye. Ama açıkçası biraz korkuyorum. Anneleri ne kadar bakacak, içlerinden birini bırakacak mı, bilmiyorum. Anneleri bakmazsa bir taraftan onları öyle bırakamayacağımı biliyorum, bir taraftan da onları kolay kolay sahiplendiremeyeğimi. Sonra huni ile gezsin Buro, peşinde dört de kediyle. Yeni doğuran anneye nasıl besin takviyesi yapılır onu soruşturuyorum şimdi, besinsizlikten kedileri besleyemeyip bir ya da bir kaç tanesini bırakıp gitmesin diye.

Post da duygu sömürüsü gibi oldu onun farkındayım. Olsun, yazdım.

Merdiven tepesinde olunca çok net olmadı da fotoğraflar,




Komando gibi ilerleyen Rufus'a benzeyen.



Bir tanesi de kafasına geçirdiği siyah miğfere güvenirken poposuna bir şaplak yemiş gibi.

Hiç yorum yok: