20110628

How to pin the hole

Derya Bıyıkal günlerime geri dönme iç güdüsüyle yanıp tutuşuyordum bir haftadır. Hazır dönecekken bu kez taştı, topraktı uğraşmayıp görece daha elle tutulur bir şeyler deneyeyim dedim, "yanımda bi Patti Smith olsa benim de bir Robert Mapplethorpe olmam daha kolay olurdu." düsturumu hatırladım ve ne zamandır aklımda olan pinhole kamera fantezimi gerçekleştirmeye karar verdim.

Yalnız bu sefer karar verip uygulamakla da kalmadım, üşenmedim bir de tutorial hazırladım. Aslında hazırlamadım, yazmaya devam ettikçe ortaya çıkacak tutorial. Eğer siz de bir pinhole yapmak isterseniz çok kolay, eskiyen sütyenlerinizin askılarını falan bile kullanabilirsiniz.

Neyse,

Chapter 1: İşin teorisini bile teoride bildiğimi farkedip biraz araştırdım bugün, bu zımbırtı nasıl yapılıyordu falan diye. İncelediğim sitelerden farklı bilgiler edindim. Örneğin kullanmak istediğiniz odak uzaklığını girdikten sonra size iğne deliğinin çapının, pozlama süresinin ve yaklaşık kamera açısının hesaplandığı siteler var.

Onun dışında, pinhole için hazır şablonlar barındıran siteler var (ben birini buldum sadece) 80 sonu 90 başı gibi gazetelerin verdiği maket evler gibi, kesip yapıştırıp makineyi yapıyorsunuz. Şablon kullanmak istemezseniz kahve kutusu, yeterince iddialıysanız bir oda bile kullanılabilir aslında. İlk etapta en mantıklısı şablon gibi geldi deneysel ama üşengeç bünyeme.

Literatür taramasını geçtikten sonra geldik makine için lazım gelen malzemelere:

Öncelikle film tabi, suyla çalışmıyor alet. Fotoğraf kağıdı da olabilir film yerine, hani şu polaroid'lerde kullanılan cinsten. Yalnız ben onu biraz araştırdım, karaköy dışında temin edebileceğim bir yer bulamadım. Karaköy'e de kim gidecek afedersin. Şablonunu kullanacağım makine de filmli olduğundan 35 mm'lik film tedarik ederek işe başladım.

Sonra siyah boya, kutunuzun, dolayısıyla makinenizin içinin olası ışık yansımalarından arındırılması için. Sprey boya ozona zararlı olduğundan (duyarlıyımdır) ben ayakkabı boyası (şaka lan, sonra ayakkabı falan boyarız diye) tercih ettim. Gerçi siyah diye aldığım ayakkabı boyası bok rengi çıkınca bi bozulmadım değil ama mallık bende, simsiyah boya kutuları arasından gidip de krem rengi kutuyu seçip aklım sıra fark yaratan ürünü tercih ederken o boyanın siyah olmayacağı hiç aklıma gelmemişti. 3 yıl önce bulunsun diye aldığım guaj boya seti duruyordu neyse ki hala, onca zaman boyaları Rufus'tan saklayabilmiş olmanın gururunun verdiği gazla biraz dolap tepelerinde dolaşıp buldum boya setini. Onun siyahını kullandım. (En sevdiğim renk siyah, guajımın siyahı) Ben hep derim atma, ilerde lazım olur diye. Bak iyi ki atmamışız.

Neyse, sonra kırtasiyelik malzemeler, maket bıçağı, siyah bant, iki tarafı yapışkanlı bant (bunu aldım ama kullanmadım. Olsun, bulunsun) sıvı yapıştırıcı (marka vermeyeyim diye ne hale düştük) makas, sütyen falan lazım. (Bu sütyen nerden girdi aklıma hiç bilmiyorum sahiden. Hep derya bıyıkal yüzünden)

Malzemeleri de derleyip toparladıktan sonra, malkoçoğlu: anadolu destanı filmini izleyerek çalışmaya başladım. Özellikle bu filmi izledim ki daha bi gaza geleyim. Sahiden de öyle oldu, malkoçoğlu "senin kahpe kelleni kancık bedeninden ayırmaya geldim" dedikçe daha bi gaza geldim ben. Çalışmalarım sırasında bir taraftan da Soner'i fişteklemeyi unutmadım, gidip bana siyah ayakkabı boyası alması konusunda. (O sırada aklımda yoktu evdeki guajlar). Neyse, sonunda gitti. 3 saat sonra bi tane Erman alıp gelmiş. Ayakkabı boyası hala ortada yok.

Yazarken sıkılmaya başladım o yüzden ben fotoğraflarla devam edeyim olaya. Hem görsel hafıza falan, daha kolay anlaşılır proses.

Makineyi bitirdikten sonra bir makara da film bitirdim ama açıkçası ne kadar başarılı olduğum konusunda hiç bir fikrim yok şu an. Malum pozlama süresi falan biraz deneme yanılma yoluyla ortaya çıkacak ki o da filmleri yakmadıysak. Yarın bir taba vereyim, çıkan bir şey olursa onları da paylaşırım. Üşenmezsem şablonları hangi siteden buldum ona da bakar yazarım yarın.

Gelecek programda nasıl bir ürün/araç yaparız bilmiyorum ama ihtiyacımız olan malzemeler arasında sütyen... töbe töbe, kandil gecesi bi de.




Post başlığı olarak "Pinholümü kendim yaptım" yazmadığıma şükredin ayrıca.





1. Şablonu bir kartona yapıştıralım ki daha kuvvetli olsun. Soldaki gövde, sağdaki içteki mekanizma.

2. İşaretli yerlerden kesince böyle oluyor

3. mekanizmayı katladık. İçini boyayacağız aslında, ki karanlık olsun.

4. Deklanşör böyle oluyor

5. Boş bir film makarasının kapağını açıp içinden çıkan mili ters çevirip takıyoruz. Fotoğraf barındıran film o makaraya girecek. Böylece yerleştiriyoruz mekanizmaya.

6. Mekanizmayı da katladığımız kutuya.

7. Yapıştırınca edince, sonuç aşağı yukarı böyle bir şey.

Şablonlar da buradaymış.

2 yorum:

gülş dedi ki...

sütyenin de siyah olması şart mıdır?

Buro dedi ki...

Yok siyah tercih etmiyoruz pek.