20110625

2. Vites

Kahvaltımız biteli yarım saat kadar olmuştu ve yaklaşık yirmi dakikadır sessizdik ikimiz de. O pazar ekini karıştırıyordu gazetenin, ben de onun günlerdir elinden düşürmediğini bildiğim kitaba göz atıyordum.  Hava güneşliydi ama esiyordu arada. Estikçe ürperdiğini farkettim beyaz teninin, ses etmedim. Şaşılacak şekilde etrafta çocuklu aileler yoktu bu kez. O yüzden çocuk zırıltıları yerine martı sesleri hakimdi, biz de tadını çıkarıyorduk bunun.

Birden kafasını kaldırıp "Hadi" dedi kaküllerinin arasından bana bakarken gözleri.   "Dolaşalım biraz." nereye, diye sordum, "farketmez, ben çok severim arabada amaçsızca dolaşmayı" dedi.

Sahil yolunda giderken martı sesleri hala bizimleydi. Camı açıp bir sigara yaktı. Ardından da ben. Çattı kaşlarını hemen, "eksik kalma  sen zaten" dercesine baktı yüzüme. Bir süredir çok sigara içiyordum ve o da bunun farkındaydı. Sigarasını içerken sürekli radyo istasyonları arasında geziniyor, beğendiği bir şarkı bulamayınca sinirleniyordu içten içe. "Ufacık şeylere bile çok sinirleniyorsun bazen" dedim. "Sen de hep çok sakinsin ama" dedi. Öyle, dedim. Bazen birinin sakin kalması gerekli. Hem sakin güzeldir.

"Senden balıkçı da olmaz" dediğimde anlamayan gözlerle baktı yüzüme. "Radyoda istediğin şarkıyı bulmayı beklemek denize olta atıp balık vurmasını beklemek gibi. Sen şarkıyı bulmak için sürekli istasyon değiştiriyorsan oltayı her boş çekişinden sonra da sandalın yerini değiştirirsin. Balık tutmak biraz sabır ister."

O buna gülümserken benim aklımdan birinin radyo kanalını sürekli değiştirmesinin normalde beni ne kadar rahatsız ettiği geçiyordu ama ona söylemedim bunu. O yaparken rahatsız olmamıştım çünkü. Bilmem neden.

"Araba kullanmayı öğretsene bana" dedi. "Öğreteyim, ama sen de savcı hanım gibi kandırıyor olma beni, behzat gibi uğraşmayayım boşuna" dedim. Iyyy, dedi. Biliyordum savcı hanımı hiç sevmediğini.

Trafik ışıkları yeşile döndüğünde hareket ettik tekrar. Vites değiştiren sağ elim onun sol dizine gitti istemsizce. Biraz kaldı öyle. Sonra o, elini elimin üzerine koydu. Bir şey hissettim o an, ürperti gibi, heyecan gibi. Hoşuma giden bir his, sanki daha önce hiç el ele tutuşmamış gibi. Bakmadım yüzüne o an. O da benimkine bakmadı sanırım, sessizce önümüze bakmak daha güzel geldi ikimize de.

Bana dönüp "Neden bu kadar yavaş gitmeye başladık?" diye sordu bir süre devam eden sessizlikten sonra. "Çünkü ikinci viteste gidiyoruz" dedim. "E üçüncü vites?" dedi. "Sonra da dört? Araba kullanmayı bilmiyorsam da bu kadarını biliyorum en azından"

"Üçe atamam ki şimdi" dedim. Kaşlarını kaldırdı merakla.

"Atamam, çünkü sağ elim senin elinde. Ve öyle kalsın istiyorum"

Utandı, omuzlarını yukarı çekip gülümserken. Beni yıllar sonra gördüğüm en masum gülümsemeye tanık ediyordu, haberi yoktu.

Hiç yorum yok: