Daha önce de bi yazmıştım, Rufus'u özlüyorum diye. Her gün annemden durum raporu aldıkça daha da özlüyorum sanırım.
Neyse işte, 2 haftadır falan şirketin civarında -belki özlediğimden, belki onu da şirketin önünde bulduğumdan- Rufus'a çok benzettiğim bir kedi geziniyor. Renkleriyle falan değil de, böyle yürüşüyle, fizik yapısıyla benzeyen bir kedi. Onu gördükçe kedi özlemim biraz depreşmişti zaten.
Üstüne bir de geçen haftasonu küçük hanımla gittiğim neredeyse her yerde karşıma sevilesi bir kedi çıkması var ki bahsini ettiğim ikinci sınav da buydu. Öyle bir sınav ki, Raistlin Majere'nin kulede verdiği sınav kadar büyüktü benim gözümde.
Üç gün boyunca kahve içerken dibimizde; caddede yürürken koloni halinde, irili ufaklı ve hepsi birbirinden zıplak olmak üzere sağda solda; moda'da fotoğraf çekerken fotoğraf karesinde; küçük hanıma mont almak için girdiğimiz mağazanın içinde (resmen mağazanın kapısından girmiş, yeni bir şeyler gelmiş mi diye bakmaya hazırlanıyordu) olmak üzere, hepsi birbirinden sevilesi (bu cümleleri kurduğuma da zor inanıyorum sahiden) bir çok kedi gördük. Dün şirkete girerken masmavi gözleri ve kabarmış tüyleriyle ürkek ürkek bakan başka bir minik kedi görmemse sınavın son noktası oldu.
O an sınavdan kalabilirdim ancak kedi kaçıp bir yerlere saklandı neyse ki. Zaten kaçmasa da ben muhtemelen "Git kendini çok sevdirmeden" derdim.
Allah sonumu hayretsin, bayrama, ve dolayısıyla Rufus'u görmeme, daha iki hafta var ve İmtihan serisi trilojiye dönüşürse eve kucağımda bi kediyle gelmem an meselesidir.
Postu süsleyelim mi? (iyice kedi bloguna döndük ya neyse)

Küçük hanımın editlediği bir tanesi

Şirket Önündeki
Rufus tabi ki.
2 yorum:
aa rufusu verdin mi? blog yazmamandan anlamalıydık..
Vermedim yahu ne vermesi. İzinde işte. Ya da tayini çıktı diyelim:p
blog hakikaten de kedi blogu oldu ya.
Yorum Gönder