20090216

Market Arabası

Alışveriş için markete gittiğimde "Nasılolsa cola sigara ekmek falan alırım, alışveriş sepetine gerek yok" diye düşünür elim boş girerim genelde içeri.

Zaten alışveriş sepetlerini çok sevmiyorum. Kimi tam ortadan tek tutacağa sahip oluyor ki bu sepetleri kullanırken aldıklarını sepetin iki tarafına büyük bir özenle dengelemen gerekiyor sepet devrilmesin diye.

"2 Colayla cipsleri bi tarafa yerleştireyim. Hıh meyve suyuyla sodayı da diğer tarafa koyarsam dengelenir. Aah düşüyor"

diye uğraştırıyor insanı. Bi kısmı da ortadan değil de, tutunca ikizkenar üçgen oluşmasını sağlayacak 2 tutacağa sahip oluyor bu sepetlerin. onları da taşıması hiç rahat değil.

Ergonomik alışveriş sepetlerinin sayısı cidden çok az. Sırf bu yüzden bile insan market tercihini değiştirebilir.

Alışveriş arabalarınından daha fazla kaçınıyorum. Nedense market arabasını ittire ittire giderken 2 çocuk sahibi çekirdek aile babası gibi hissediyorum kendimi ki böyle bir konuma gelmeme nerden baksan 10 yıl olduğunu düşünürsek benim açımdan pek hoş bir hissiyat değil şuan bu.

Bir de arabasını raf aralarında tam ortaya bırakıp gözlerini dike dike raflardaki deterjanların fiyat/performans analizini yapan teyzeler falan var. Sende de market arabası varsa hayatta geçemiyorsun ordan. "Pardon geçebilir miyim?" diye sorsan kadının hesabı karışacak yanlışlıkla ace yerine acep çamaşır suyu falan alacak, yazık.
Kadının alışveriş arabasını kendininkiyle ittirip yol açmaya çalışsan kadın birden farkedip atmaca gibi dikiveriyor gözlerini sana. Sanki arabasını alıp kaçmaya çalışıyormuşsun gibi. "Alsam nolcak, sen daha onların parasını bile ödemedin naber" diyesim geliyor ama diyemiyorum. O kadar raf dolaşıp toplamış o ürünleri. Emeğe saygı.

Bi de bu market arabaları otomobillerden sonra en fazla kilometre yapan 4 tekerli araçlar mıymış neymiş. Geçen yıl Discovery'de mi National Geographic'de mi ne dönerdi bu bilgi sürekli. Ne kadar muallak bi bilgi verdim di mi? Ne bilgi kesin ne de kaynağı.

O yüzden en temizi ne sepete ne arabaya bulaşmadan elini kolunu sallaya sallaya girmek markete. Ama işte sadece cola almak için girdiğim marketten sadece colayla çıkamıyorum ne yazık ki. "Aa cips alayım." "A aa meyveli yoğurt da alayım" derken ellerim doldukça doluyor, taşıma kapasitesini aşıyor. Kasaya gidene kadar binbir akrobatik hareket sergilemem gerekiyor. Bi jonglör edasıyla cola şişesini havaya atarken meyve suyu kutusunu yakalayarak yürüyesim geliyor.

Geçen hafta da öyle oldu markette. Birsürü kırtasiye zımbırtısı alınca aldıklarımı taşıyacak yerim kalmadı. Baktım olmayacak bi sepet bulayım dedim ama kasalar da çok uzakta. Zaten genelde marketin girişine, kasaların dışına koyuyorlar sepetleri, arabaları. alışveriş sırasında sepet edinmeye karar verince işim çok zor oluyor.

Neyse işte bakındım sağda solda boş sepet var mı diye ama bi türlü bulamadım. Sonra bi ara gözüme temizlik reyonundaki viledalar ilişti.
Ulan dedim o sepetse bu viledalarınki de kova. Doldurayım elimdekileri kovanın içine. En kötü ihtimalle kasaya geldiğimde viledayı almaktan vazgeçmiş gibi yapar bırakırım bi kenara. Neyse sonra boş bi sepet buldum da gerek kalmadı vileda macerasına.

Yalnız yazıya niye başlamıştım onu hatırlamıyorum şimdi. O yüzden bağlayamayacağım sonucu.

Hiç yorum yok: