20090326

Hı? Mim?

Mim olgusuna yabancıyım aslında, en azından uygulamada. Mimlere istinaden yazdığım postların da çok başarılı olacağını düşünmüyorum. Konu senin elinde olmuyor sonuçta. İlk kez mimlendim, berraque tarafından ve çok da zorlanmayacağım bir konuda. İnsanlar ne kadar ilgilenir bilmem ama kendimden bahsedeceğim:

- Bi kere ikizler burcuyum. Bunu özellikle baştan belirtiyorum, yol yakınken okumaktan vazgeçip zaman kaybını en aza indirmek isteyenler olacaktır muhtemelen. İkizler burcuna olan şu önyargıyı anlamıyorum (anlamamazlıktan geliyorum). nasıl da renkli insanlarız oysa ki. Hem yükselenim başakmış benim.

- Genel itibariyle sakin bir insanım. Çok nadiren sinirlenir sesimi yükseltirim. Çevremdeki çoğu insan görmemiştir bile o halimi.

- Sonuçlanmasını istediğim konularda sabırsız olmama rağmen bazı konularda fazlaca üşengeç davranıyorum. Doğarken de belli etmişim zaten bunu. Önce 19 Mayısta beklemişler beni, o geçince "yok babasıyla aynı gün doğacak galiba" demişler. Babamın doğum gününü bir hafta geçirince sezaryenle çıkartmışlar beni. O kadar beklemekten mütevellit 5.5 kilo civarı gelmişim dünyaya.

Bir de anne tarafının tarihte ilk, baba tarafının da uzun bir aradan sonra ilk torunu olmam sebebiyle doğduktan hemen sonra başıma toplanıp bana agucuk yapan aile büyüklerimi fıskıye usulüyle sulayıp (e doğar doğmaz bez bağlayamıyorlar tabi) o yaz sıcağını unutturmak istercesine serinletmişim bir güzel. Hepsinden özür dilerim tek tek.

- Eskiden çevremdekilerin "bi sus" demesine sebep olacak kadar çok konuşurdum. Neden bilmiyorum, artık eskisi kadar konuşmayıp daha ziyade gözlemlemeyi tercih ediyorum. Belki de çalışma ortamında yeterince konuşmak zorunda kaldığımdandır. Genelde hızlı konuşurum, o yüzden dinleyenlerin ne dediğimi anlamadığı çok olur.

- Başkalarıyla ortak kullandığım alanlar (tatile çıkıldığında otel odası, arkadaşımla paylaştığım evimin odam dışındaki yerleri, işyerindeki odam, vs) dışında dağınık bir insanım. Herşeyin bir düzen içinde, asker gibi dizilmiş olması falan çok hoşuma gitmiyor. Kaotik bir ortam olsun biraz, yaratıcılığı tetikler bence.

- Dans edemem. Dans etmek eğlenceli gelmediği için mi edemiyorum, yoksa edemediğim için mi eğlenceli gelmiyor emin değilim.

- Coca cola ve kahve favori içeceklerim. Sınır tanımadan içebilirim. Bir ara geceleri yatağımda, uyumadan hemen önce kahve içerdim. Coca colayla ilgili de şöyle bir rekor denemem var zaten daha önce de bahsettiğim üzere.

- Mecbur kalırsam yapabilirim, ama normal şartlarda yemek yapmaktan hiç hoşlanmam. Bana hep 15 dakikalık bir karın doyurma süreci için boşa harcanan en az 30 dakikalık zaman gibi gelir yemek yapmak. Kötü birşey, yemek faslını bir şölen haline getirip yemek yemekten ayrı bir zevk alan insanları takdir ederim hep. Sebze pek sevmem, etçil bir insanım. Bazı yiyecekleri sırf isimleri yüzünden hayatım boyunca tatmamışımdır. Tatmam da.

- Kullandığım parfümler konusunda çok istikrarlıyım. Dokuz ya da on yıldır aynı parfümü kullanırım. Araya 1-2 aylık periyodlarla başka parfümler de girmiştir ama asil parfüm durmuştur yakınlarda biryerlerde.

- Yeşilin hemen her tonuna hastayım. Ağaçtan, yapraktan falan bahsetmiyorum. Yeşil duvarlar, yeşil fincanlar, falan. Beni birazcık tanıyan insanların bile bildiği birşeydir mesela bu. Özellikle yeşil göze karşı büyük bir zaafım vardır. Kitlenir kalırım. Bana has bir özellik midir bilmiyorum, yeşil gözlü insanları çok uzaklardan ayırt edebilirim. Bir de annemin "buro niye yeşil gözlü değil" sorusunu açıklayan bir teorisi var, onu ayrı bir postta yazarım.

- çok uzun süredir aklımda olan iki uğraş var; biri fotoğraf çekmek diğeri de italyanca öğrenmek. Fotoğraf çekmeye 5-6 ay önce başladım, italyancaya da nisanda başlıyorum. Mutluyum.

- İtalya konsunda da bir zaafım var sanırım. Erkekleri hariç tabi.

- Israr etmeyi hiç sevmem.

- Bir çok şey hakkında sadece yetecek kadar bilgi sahibi olmayı tercih ederim. Ne bileyim hayranı olduğum gitaristin favori rengini araştırmam mesela. Belki de herşeyini keşfettiğim bir şeyin çekici gelmemesiyle ilgilidir. Gereken şeyi gerektiğinde öğrenmek hoşuma gidiyor. Kötü birşey bir bakıma. Bilgi birikimi sığ kalabiliyor bazı konularda.

- İzlediğim filmlerin tamamına yakınını -kaç kez izlersem izleyeyim- unuturum. Kimini izlediğimi hatırlarım, ancak anlat desen anlatamam. Bazılarını izlediğimden bile emin olamam. Sinemayla ilgili muhabbet etmeme engel olduğu için kötü, tekrar izlediğim filmleri ilk kez izliyormuş gibi hissetmemi sağladığı için güzel.

- Yazmayı severim. Özellikle aşık olduğum zamanlar (aşk acısı çektiğim zamanlar mı desek) yazmadan duramam. O yazılarım Cezmi Ersöz'ünkileri aratmaz, o yüzden pek az kişiye okuturum.

-Fotoğraf ve İtalyanca dışında çooook uzun süredir istediğim başka bir şey de köpek beslemek. Rottweilerları çok seviyorum. Gereken ilgiyi gösterebileceğimden şüphe duyduğum için bir tane edinemedim henüz.

Kendimi anlatasım varmış. Daha da yazardım ama çok uzattığımı düşünüp bitiriyorum.

2 yorum:

Zenciörgüsu dedi ki...

İstikrar sağladığın o parfümü merak ettim ben ..

Buro dedi ki...

farhenheit değil:p