20090408

Dolapta Minimalizme Karşıyım

Şimdi benim minimalizmden anladığım, "tasarım aşamasındayken, işlevselliğe bir şey katmıyorsa kullanma" şeklindedir. Literatürde tam karşılığı bu mu emin değilim.

Tanıma bakınca başlık az sonra yazacağım düşünceleri de tanımlamıyor. Aşağıda minimalizm "minicik" anlamında kullanılıyor.

Pek düzenli bir insan olmadığımdan masadır, dolaptır, bilgisayar harddiskidir... Bu tip yerlere pek sığamayan bir insanım. Harddiske kendimi sığdırmaya çalışmıyorum tabi. Bilgisayarımda aynı dosyalardan birden fazla yerde mevzilenmesinden, indirdiğim filmleri cdye çektiğim halde harddiskten silmeye üşendiğimden bahsediyorum burda.

Neyse. Özellikle dolap konusunda çok sıkıntılıyım. Bülent Ersoy kadar geniş bir kıyafet yelpazem yok elbet, ama tarih boyunca mevcut dolap/gardırop (tdk öyle diyor) gibi istifleme araçlarına kıyafetlerimi bi türlü sığdıramadım.

Sığdıramamaktan ziyade, düzenli sığdıramadım. Yoksa tıkıştırınca gayet sığıyorlar, ama o zaman da her giyişte ütülemek falan gerekiyor kıyafetleri.

Hadi evi geçtim, orası benim alanım sonuçta, daha rahatım.

Ama spor salonuna gidiyorum mesela. Minicik dolap ve o dolaba spor çantasını, montumu, kazağımı, kotumu, ayakkabılarımı, havluları vs. sığdırmam bekleniyor.

Yiyosa sığdır.

Tıkıştırıyorum onları da mecburen. O zaman da giyinip soyunurken sorun oluyor.

"Aa tüh çantayı havlunun üzerine tıkmıştım, duş almak için önce montu kenara itip sonra çantayı çıkarıp sonra havluyu almam gerekecek" falan diye düşünüp beziyorum. Hadi bu da neyse, geçici bi süreç sonuçta.

Askerdeyken durum çok içler acısıydı.

Askerdeki dolaplar da haliyle yeterince minimal tasarlanmış. Dolapların kapaklarında da dolap düzenini anlatır şemalar vardır. Havlu buraya, tıraş takımı buraya, vs. diye gösterir. Bi de öyle güzel göstermişler ki, bakınca senin dolabın da öyle olacak sanırsın.

Ben o kadar uğraştım, bi türlü tutturamadım o düzeni. Bunun çamaşırı var, çorabı var, traş takımı, içliği, havlusu, yiyecek içeceği var. Evimde kullandığım dolap olsa yine sığdıramam o kadar şeyi.

İşin garibi dolabı o şemadaki kadar düzenli insanlar vardı. Ciddi manada hayranlık duyardım kendilerine.

Askerdeyken sanırım iki kez düzenli oldu dolabım. Biri askere ilk gittiğim gün dolabıma yerleşmeden önce, diğeri de askerliğim bittiği gün dolabımı boşalttıktan sonra.

Sonuçta askerdesin. Muhtemelen hayatın boyunca görmediğin bir disiplin içinde yaşamak zorundasın. Dolap düzeni falan da bazen öyle önemli oluyor ki. Çarşının kitlenmesine bile sebep oluyor dolabındaki bir düzensizlik.

Askerde en büyük korkulardan biri çarşı kitlenmesidir. En azından benim açımdan öyleydi.

İki hafta boyunca tamamı erkek olan aynı insanlarla beraber yaşadıktan sonra yarım gün olsun farklı insanlar görmenin değeri konusunda bir reklam filmi çekebilir mesela visa card mıydı master card mıydı hangisiyse.

Benim dolap bırakın düzenli olmayı, taburun kantininde bulunmayan gıda ürünleri ihtiva ediyordu. nescafe üçü bir arada içmediğim için kahvemi dışardan getiriyordum. Tüp tüp bal götürüyordum enerji versin diye falan. Bir aramada dolabımdaki nevalelerin sadece yarısı bulunduğu halde (diğer yarısını arama olduğunu öğrenince başka yere kaçırmıştım) komutanlar arasında "oha buro" gibisinden şaşkınlıklara sebep olmuştum.

Neyse ki çarşım hiç kitlenmedi dolabım yüzünden.

Ama ne stresler çektim bir bilseniz.

Bi de mesleğim gereği alanları en verimli şekilde kullanmak üzere falan eğitildim ben. Ama dolap konusunda imkansız bu. Kusura bakmayın.

Sonuç olarak;

Minimalizm güzel bir şey. Dolaplarda uygulanmadığı sürece.


Yazı da çok dağınık oldu.


"this one world vision turns us into compromise"

1 yorum:

bellatrix dedi ki...

Bizim yeni evin mutfak dolapları tam senlik. Fotoğrafını çekip göndereceğim sana. Bazılarına tam bir (1) fincan sığıyor.