20090703

Ankara

İstanbul, izmir ya da deniz kıyısında olan herhangi bir ilde doğup büyüyen insanların -istisnalar hariç, ki o istisnaların hepsiyle çok iyi anlaşacağıma inanırım- sevmediği şehir.

Benimse, zaten deniz kıyısında olmayan bir ilde doğup büyümüş bir insan olarak, hayatımda apayrı bir yeri olan il.

İlkokuldan beri süren dostluklarımı bir kenarda tutarsak, ilk kez dostlar edindiğim il.

Üniversiteyi aileden uzak okursanız, ister istemez başınızın çaresine bakmayı öğrenirsiniz. Evinizin elektrik faturasını yatırmayı unutmamak bile bi sorumluluktur çünkü bana göre. Yeri gelir ev taşırsınız tek başınıza, yeri gelir evinize gelen arkadaşlarınızın dağıttığı odaları toplarsınız ertesi gün.

Mezun olunca askerliğe gelir sıra, bi bakmışsınız o da Ankara'da yapılacak. Sevinirsiniz önce, yıllardır yaşadığınız il diye. Güzel bir şey olduğunu düşünürsünüz Ankara'da askerlik yapmanın, ta ki kendinizi bir ay önce içinde rahatça gezebildiğiniz şehrin ışıklarını gecenin onunda uzaktan izlerken, o ışıklara 5 ay boyunca hiç yaklaşamayacağınızın bilincindeyken bulduğunuz an. Beş ay kısa di mi? Askerde hiç de kısa değil işte.

Askerdeyken, yatak numaranız 06 ise eğer, artık isteseniz de Ankara'dan çıkamayacağınızı düşünmemeniz için bir sebep kalmamıştır artık.


Çalışma hayatı başlar sonra, tabii ki Ankara'da. Devam eder bir süre.

Ve çalışmanın önüne koyduğu şartlar yüzünden ayrılırsınız Ankara'dan, şehrinizden.

İstanbul da çok güzeldir belki, ama hala yaşanmamış bir şeyler vardır Ankara'da.

siz farkında değilsinizdir.


Ankara'ya bok atan her insan sizin için sinir bozucu bir varlıktır sadece, memleket milliyetçisi olmamanıza, Ankara'nın da sizin memleketiniz olmamasına rağmen.

O kadar gariptir ki, "nerelisin" sorusuna cevap verirken önce Ankara gelir dilinizin ucuna. Sonra düzeltir söylersiniz doğup büyüdüğünüz ili.

Küçücüktür Ankara, siz de bilirsiniz. Beş tane mekana gidersiniz topu topu.

Ama hepsinin ayrıdır yeri sizin için. Hepsi hayatınızda bir dönüm noktasını temsil eder kendi çapında.

İstanbul'a ilk geldiğinizde çok farketmezsiniz Ankara'nın eksikliğini.

Zaman geçtikçe koyar içten içe.

Kabullenmek istemezsiniz önce, ama farkedersiniz ki Ankara sizin için bambaşka.

Arkadaşınızın gönderdiği şarkıda hissedersinzi bunu. Radyoda hava durumunu dinlerken Ankara'nın hava sıcaklığına dikkat ettiğinizi farkettiğiniz an anlarsınız.


Memur şehridir Ankara. Binaları gridir, soluktur, donuktur.

İnsanları soğuktur, eğer nasıl yaklaşağınızı bilmiyorsanız. Bilirseniz, gözünüze bakarak yüreğinizi okuyan insanlara raslayabilirsiniz, yeterince şanslıysanız.


Siz Ankara'ya nasıl davranıyorsanız o da size öyle davranır.

Bok atmazsanız eğer, hayatı orda bulursunuz. Düzeni de karmaşayı da.

Dostluğu da, aşkı da.

Ankara'da gerçekten yaşamamışsanız eğer, Ankara'yı anlayamazsınız.

5 yorum:

hooloovoo dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
pudra dedi ki...

ankara insanlar için hep durak oldu.ben böyle algılıyorum.bürokratik mevzuları hallettiğin ,sağlıkla alakalı durumlarda ilk ya da son durağın olan , öğrenciysen okulunu bitirip ayrıldığın,askersen sayılı günü tüketip gittiğin özetle gitmek için geldiğin bir şehir.
böyle bakıldığı için ankara anlamsız.böyle baktığın zaman şehri otomatikman anlam bulmaların dışına atıyorsun.
bu yüzden insanlar sevmiyor. böyle düşünmemenin bir yolu bilinçli olarak ne kadar kısa süre geçirecek olsan da ona durak gözüyle bakmamaktan geçiyor diğeri de her şekilde yolun ankaraya çıkıyorsa öğrenilmiş çaresizliğinden geçiyor

İPEK dedi ki...

Aynen dediğin gibi... İlk zamanlar o kadar hissetmiyordum, ama şimdilerde Ankara'dakilerle telefonda konuşurken alakalı alakasız hüzünleniyorum. Eski bir başlığımdan alıntı yapacağım, bunu 5'le çarp:
...
Özledim.
Hem de deliler gibi. Grisini, yağmurunu, çamurunu, yanından geçerken işitme kaybına yol açan o kamyondan bozma kırmızı otobüslerini, o kalabalığını, yollarını, evlerini, anlamlı-anlamsız altgeçitlerini, Kuğulu'yu, kedilere kucak açan Dost'u... Ben, sende herşeyi özledim Ankara.

hesperük dedi ki...

o bahsettigin nerelisin mevzu dayanılmaz cidden.. Ama Ankara'ın farklı bir yapısı da var: Bir kaç günlügüne gidilmiyor. Ankara'da kaldım denilmiyor... Yerleşik hayata geçmek lazım bir süreligine.

Buro dedi ki...

pudra; evet çok doğru bi tespit (bu kelimeyi her yazışımda tereddüt ederim, b ile miydi p ile miydi diye) olmuş seninki. Ankara bürokrasinin merkezi, bürokrasi de toplumuzun gözünde "çözülmeyen iş" manasına geldiği sürece de bu böyle gider sanırım.

İPEK;

Orda kalan arkadaşlarımı kıskandığım oluyor benim. Hele hep zaman geçirdiğimiz mekanlardayken beni aradıklarında.
kamyondan bozma kırmızı otobüsler için de 10luk ego diye hoş bir blog var berraque insanının da yazdığı.

нєѕρєяυѕ (copy paste yaptım);

sanırım Ankara'ya bir kaç günlüğüne giden insan "Ankara'ya gittim değil, Ankara'dan kurtuldum" döndüğünde