20091207

Taksimat

Haftasonu karı koca iki arkadaş İzmir'den İstanbul'a geldi. Soner de yanlarındaydı. Bi de Utku aramıştı uzun zaman sonra, taksimde olcaz diye. İyi dedim, zaten gelicem o tarafa.

Trafiğin akşam dokuz gibi azalacağını düşündüm. E akşam dokuza kadar da boş boş oturmak olmaz diye bir kaç saat uyudum akşam üzeri. Sırf uyuyabilmek için kendimi bu trafik olayına inandırmış olabileceğim geldi bi an aklıma.

Sonra gitti hemen.

İyi ki de gitmiş, dokuzda evden çıktım, yaydıra yaydıra geçtim karşıya. Trafik falan yoktu pek, ta ki taksime yaklaşana kadar. Bi süre sonra yaydıra yaydıra gidememeye başladım.

Taksim resmen doluydu geçen cumartesi. Öyle mecaz anlamda falan değil, bildiğin doluydu. Alabileceği insan kapasitesini almıştı içine. Hatta dolmuştu da taşıyordu.

Taksim iyi ki bardak değilmiş diye düşündüm. Öyle olsaydı az sonra elinde 3 katlı dandik kağıt havluyla bi manken belirip o taşan kalabalığı siler, sonra da "sabrım taşarsa silerim" gibisinden artistik laflar eder diyebilirdi çünkü.

Korktum.

Hayır kadının öyle iddialı laflar etmesi neyse de, dandik kağıt havluyla silinen insanlara yazık olur. Kim bilir ne kadar serttir o dandik havlunun yüzeyi. Selpak falan olsa o kadar korkmazdım mesela.

Toplam kapasitesi dünyadaki araçların yarısına denk olduğunu düşündüğüm 3 otoparka baktım, üçünde de sıra var deli gibi. Ruhunu sıra beklerken teslim etmezsen beklerken önündeki arabanın üfürdüğü egsoz gazını solumaktan teslim edersin, kaçarın yok. Otoparka girebilmek için arabayı yağlı kızaklar üstüne yerleştirip öküzlere çektirmekten başka çözüm görünmüyor.

Bi taraftan da bizimkileri arıyor ara ara. Oturmadık, seni bekliyoruz diye. En son dayanadım, misafirlerim kusura bakmasın diye düşünerek aradım, siz oturun ben geri dönüyorum dedim. Bekle madem, biz de gelelim dediler. Geldiler de Beşiktaş'a gittik, medeniyete kavuştuk.

Hiç yorum yok: