20110820

alış (vermeyiş)

"benim hiç alışkanlığım yok galiba" dedi, durumdan şikayet edercesine.

"Neden hayıflanıyorsun ki, bundan güzel çok az şey vardır" dedim şikayetçi olmasına şaşırarak.

Çünkü ben alıştığım şeylerin bokunu çıkaran bir insanım. Alışkanlığın iyi ya da kötü olması bokunu çıkarmamda etken bir parametre olmasa da, istatistik tutsam kötü -en azından yararsız- alışkanlıklarımın daha fazla suyunu (kelimeyi yumuşatayım da tekrarladıkça kanalizasyon çukuruna dönmesin post) çıkardığım ortaya çıkacaktır muhtemelen. Belki iyi alışkanlıklarımın az olmasından, belki iyi alışkanlıkların suyunu çıkarmanın kötü alışkanlıklara nazaran daha uğraştırıcı olmasından. Sebebini bilemiyorum. Bu açıdan bakarsak kötü alışkanlıklar karpuz gibiyken iyi alışkanlıklar en fazla elma gibi. (içerdikleri su miktarlarını kullanarak metafor yaptım farkettiysen)

Sigara içiyorum mesela ve ne yazık ki insan gibi içemiyorum. Abarta abarta içiyorum. Burada alışkanlığı bağımlılıktan ayıran şey, fiziksel ihtiyaç hissetmeden içiyor olmam. Arabaya bindiğimde bir sigara yakarım mesela, bunun gibi. Çoğu zaman nikotinel (var mı böyle bir terim?) değil olay. Her sigaranın da tadını çıkarıyorum. Öyle ki "Bir fahişe gibi sigara içiyorsun" denmişti bana bir kez.

Kahveye hala alışkınım da, suyunu çıkardığım zamanlar normal insanın yatmadan önce süt içtiği gibi ben yatakta kahve içer öyle uyurdum.

Cola da öyle mesela, eve geldiğimde beni "Sana çok kötü bir haberimiz var" diye karşılayan insanlara " Cola mı bitmiş!" tepkisi verdiğim vakidir.

Bazen bilgisayar oyunlarına çok alışırım ve insan gibi değil, tüm boş vaktimde oynarım. Günün 16 saatini DDO ile geçirdiğim olmuştur yıllar önce.

İşyerime de alışkınım.

Bazı eşyalarıma çok alışkınım, eskimiş olsalar bile kullanmaya devam etmek istiyorum.

Şok'a gitmeye, kasa görevlisine hal hatır sormaya alışkınım. Güzel di mi? Şok'a gitmeyi kestiğimden beri "Kasa görevlisine de ayıp ettik" diye düşünmesem daha iyi. Şok'un önünden başka market poşetleriyle geçsem mahalle bakkalı önünden süpermarket poşetiyle geçen mahallelinin psikolojisini yaşayacağım neredeyse. (Kahraman bakkal süpermarkete karşı, değil mi F.Ş?)

İnsanlara çok alışabiliyorum ve suyunu çıkarmsanın en riskli yönü belki de burada ortaya çıkıyor.

Alışkanlık bağımlılıktan daha tehlikeli bile olabilir. Bağımlılıkta bağımlısı olduğunu düşman olarak görüyorsun daha ziyade. Alışkanlıkta ise bir nevi yoldaş. Sonuçta iyi ya da kötü alışkanlık sahibi olmamak güzel.

Mesela ben karizmatiğim. Alışkanlıklarım sayesinde değil, suyunu çıkardığım alışkanlıklarıma rağmen.




Hiç yorum yok: