20111112

Yemek Yapıyorum

Yemek yapmayı nasıl da sevmediğimi şurada, orada, burada belirtmiştim daha önce. (eheh, bak bu sefer fake attım, naber?) Şurada bahsetmiştim ama sahiden.

Yemek yapmak benim için üşengeçlikten öte bir şey. Ne bileyim, evi toparlaman gerektiğini bilir de toparlamaya üşenirsin. Ama toparlamanın da fayda sağlayacağını bilirsin ya. Hah, yemek yapmak öyle değil işte. Yemek yapmaya üşeniyorum ve yirmi dakikada tüketeceğim yemeği yaparken geçen zaman bana sadece kayıpmış gibi geliyor. (Aslında öyle değil, biliyorum).

Bu konuda pek becerim de yok haliyle. Yemek yapan arkadaşlarıma yardım için mutfağa girdiğimde "sen içeri git, keyfine bak Burocum, nolur" tepkileri alıyorum genelde. Arkadaşlarım beni çok severler zaten. İstemediğim bir işi yaparak yorulmama gönülleri hiç razı gelmez. Yoksa yardım edeyim derken yemeği berbat edecek olma ihtimalim akıllarından geçmiyordur eminim.

Yemek yapmayı bırak, arkadaşlarımın evde yemek yapıyor olması bile beni ara sıra geriyor çünkü kendileri yemek masasında yemekten sonra da bir yarım saat konaklama meraklısı insanlar genelde. Bense yemek bittikten sonra hemen masadan kalkma derdinde oluyorum her zaman. Eh, eşek de sayılmam, hem yemeği yapana saygımdan, hem de "insanlar yemek yaparken ben göbüşümü kaşıya kaşıya gezdim, bari masayı ben toplayayım" düşüncesinden yemek masasından pat diye kalkamıyorum. Sonra da bana daral geliyor.

Hayır horon tepmeyi seviyor olsam "ha uşağum, ha, ha!" diyip horona kaldırma bahanesiyle kaldıracağım adamları masadan, o sırada da kemençe çalar gibi yapıp masayı toplayacağım ama horon da sevmiyorum/bilmiyorum ki.

Neyse işte, hal böyle olunca ve ben yemek yapmayı bir türlü sevemeyince yemek yapma konusunda değil de dışarıdan yemek söyleme konusunda uzmanlaşmayı tercih ettim. Dengeli beslenmek de pizza, hamburger ve dürüm döneri haftanın yedi gününe dengeli bir biçimde yaymak haline geldi benim için. Bu zorlu yolda en büyük yardımı da desteğini benden bir kez olsun esirgemeyen yemeksepeti'nden alıyorum tabi. Hatta kendisine öyle alışmışım ki (bunu şu an kendisinden bir insanmış gibi bahsediyor oluşumdan da farkedebilirsiniz aslında) geçen yıl mıydı neydi, yemeksepeti'nin servis dışı kaldığı bir gece ben resmen aç kaldım. Onsuz dışardan söylediğim yemek boğazımdan geçmiyor olacak ki buzdolabı üzerinde duran onlarca magnet üzerinden bir restoran seçip sipariş vermek aklıma bile gelmemişti. Hatta bu olaydan yemeksepeti yetkililerine de bahsedip "bak, marka bağımlılığı üzerine güzel reklam olur, hem yaşanmış bir hikaye" falan diyeyim diye düşündüm bir ara. Ama "mal mısın?" tepkisi alabileceğim aklıma gelince vazgeçtim bahsetmekten, kendi içimde yaşamaya karar verdim bu ihtirası.

Gel gör ki ikili ilişkilerde (ikili derken ben ve yemeksepeti) gidişatı belirleyen yalnızca iki taraf olamıyor her zaman. Üçüncü şahıslar/farklı koşullar da işin içine girip ikili ilişkinin kaderine etki edebiliyor, huzurlu gidişatın üzerine kabus gibi çökebiliyor bazen.

Ve ne yazık ki bir süre önce bizim üzerimize de bir kabus çöktü: Kapı otomatiğimiz bozuldu!

Bu durumda yaşadığım üşengeçlik ikilemini tarif etmem de gerçekten çok zor. Yemeksepeti'nden söylediği yemeği getirip de apartmandan içeri giremeyen kurye arkadaşa diyafonla "apartman görevlisinin zilini çalar mısınız, eheh" diye laf anlatmaya çalışmakla evde kendim bir şey hazırlamak arasında ne gel gitler yaşadım bir bilseniz.

Bir yerden sonra apartman görevlisinin zilini çaldırmaya da yüzüm tutmamaya başlayınca 13 katı ev halimle ve "lan yakası sünmüş tişörtü giymişken kesin hayatımın aşkıyla karşılaşırım şimdi" korkusuyla inip kurye arkadaşı kapıda karşılamaya başladım.

Baktım bu hayat böyle çekilmiyor, kapı otomatiği de tamir olmuyor, istemeyerek de olsa kendimi yemek yapmaya adadım bir kaç haftadır. Şimdilik yaptığım sadece spagetti, italyan usulü tost ( kaşarlı tosta böyle diyince daha havalı oluyor sanki) falan ama daha alengirli yemekler yapmam da yakındır.

Buro Usta'dan sevgilerle.

2 yorum:

La Santa Roja dedi ki...

Camdan anahtar at, biz öyle yapmıştık bir ara :p

Buro dedi ki...

onu yaptık bi kere de, anahtar mı yamulmuştu, anahtarlık mı kırılmıştı öyle bir şey olmuştu. çok verimli değil: )