Yazan arkadaşım varsa alınmasın ama Facebook'ta "Relationship Status" kısmına "it's comlicated" yazmak "Takıldığım bi tane var, ama daha iyisini bulursam da hayır demem" yazmanın kısa ve daha edepli yoludur bence.
Ne lan it's complicated? "Sen anlamazsın" mı? Aşk ne kadar karmaşık olsa da içinde bulunduğun duruma bi isim vermek çok da zor değil. Diferansiyel denklem falan değil bu sonuçta. Uykum olmasa daha da uzatırdım. Uykum olmadığında uzatacağım. This is the life dinliyorum şimdi.
20081125
This Is The Life
Radyo'da rastladım bugün. Daha önce de bir kez dinlemişimdir dinlediysem. Ama ne güzelmiş, tam telefon alarmı yapılacak, sabah işe giderken dinlenecek şarkılardan.
where you gonna go
where you gonna go
where you gonna sleep tonight
http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids.individual&videoid=42583035&searchid=41f1fb4c-0233-40b5-8bb0-17c8e7479b7a
Amy Mcdonald'ın gözleri de tüm yeşil gözlerden alışık olduğumuz üzere 100 metreden seçilebilmekte.
where you gonna go
where you gonna go
where you gonna sleep tonight
http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids.individual&videoid=42583035&searchid=41f1fb4c-0233-40b5-8bb0-17c8e7479b7a
Amy Mcdonald'ın gözleri de tüm yeşil gözlerden alışık olduğumuz üzere 100 metreden seçilebilmekte.
20081122
4S Kuralı
Aşkta 4S kuralı diye bir kural var, herkesin bildiğini düşünerek açıklama gereği bile duymadığım.
Ancak alfabede yalnızca bir tane S var ki bu da mevcut kuralı -en azından benim açımdan- şu şekilde değiştiriyor: Seversin.
Seversin; karşılık beklemeden. İçinden gelenleri bir bir ortaya dökerken karşındakinin ne tepki vereceğini pek umursamadan. Diğer 3 S'ten herhangi birinin umudu ya da korkusunu yaşamadan. Hesap etmeden.
Bazen de tek başına seversin alfabedeki tek başına duran S gibi.
Ancak alfabede yalnızca bir tane S var ki bu da mevcut kuralı -en azından benim açımdan- şu şekilde değiştiriyor: Seversin.
Seversin; karşılık beklemeden. İçinden gelenleri bir bir ortaya dökerken karşındakinin ne tepki vereceğini pek umursamadan. Diğer 3 S'ten herhangi birinin umudu ya da korkusunu yaşamadan. Hesap etmeden.
Bazen de tek başına seversin alfabedeki tek başına duran S gibi.
20081113
fal
Annem Vs. Ben
- Bıdıbııdı kahve falı bakmış falcı bik bik bik demiş dedikleri çıkmış.
- Anne ne çıkacak ya atıyordur.
- Atmıyormuş ya tutuyormuş.
Canım annem benim
- Bıdıbııdı kahve falı bakmış falcı bik bik bik demiş dedikleri çıkmış.
- Anne ne çıkacak ya atıyordur.
- Atmıyormuş ya tutuyormuş.
Canım annem benim
20081110
İstanbul Tespitleri - 2
Eski bu, 20.05.08
İstanbul'a gelişimin yaklaşık birinci ayını kutlarken İstanbul'la ilgili en büyük 2. tespitimi de bugun yaptım. Siz bilmiyorsunuz, ama ilk tespitim de Asya kıtasından Avrupa kıtasına birinci köprüyü kullanarak geçerken ikinci köprüyü sağ tarafınızda görmeniz gerektiğiydi ki benim bu tespiti yapmam için 3 kez birinci köprüyü kullandığımı sanarak ikinci köprüyü kullanmam gerekti. Malum, kesin bir yargıya varmak için tek deneme yetmez... 3 ideal. Ha bir de İstanbullu insanların Boğaziçi Köprüsü'ne birinci, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne de ikinci köprü dediklerini farkettim. Tabii birinci ve ikinci sıfatlarını köprülerin yapılış tarihlerine göre verdiklerini keşfetmem hiç de uzun sürmedi.
Neyse, 9 yıl -ki bu da hayatımın %34'ü gibi bir bölümünü kapsamakta- Ankara'da yaşamış ve gitmek istediği hemen her yere evden çıktıktan en fazla 20-25 dakika sonra ulaşabilmiş bir insan olarak İstanbul ile ilgili ikinci tespitim de şudur ki; İstanbul adamı prostat yapar.
Bende hala evden çıkınca yirmi dakika içinde gitmek istediğim yere ulaşabileceğim fikri hakim olduğu için evden çıkarken birazcık çişim gelmiş olsa bile "Amaan gittiğim yerde yaparım" diyip bulunduğum yerdeki tuvaleti kullanma gereği duymuyorum. Sonra noluyor? Yol en az 45 dakika sürüp en az 15 dakika çişimi tutarak araba kullanmamı gerektiriyor. Bu en iyi ihtimal tabi. Hiç beklemediğim biryerde trafiğin tıkanması durumunda ise azap -ve tabii ki prostat olma riskime bulunduğum katkı- kat kat artıyor. Hele bir de aslında izlemem gereken yolun bulunduğum yol olmadığını ve o sıkışık trafikte boşu boşuna beklediğimi farkettiğim an "Salıvereyim gitsin bari" diye geçiriyorum içimden, sırf yolu yine şaşırdığım için kendime duyduğum kızgınlık yüzünden. Sonra gerekli temizliği yine benim yapacağım geliyor aklıma, vazgeçiyorum.
Son paragrafımızda vereceğimiz ana fikir şudur ki; İstanbul'da yaşıyorsak evden çıkmadan önce çişimizi güzel güzel yapalım, hatta mümkünse çıkmadan yarım saat önce sıvı tüketimini keselim, çişimiz gelmesin, konsantrasyonumuzu çişimize değil yola verelim. Ne prostat riskimiz artsın ne de kaza yapma riskimiz. Hayat bayram olsun. Yolda sıvı tüketmemek gerektiğini söylemeye gerek duymuyorum bile. Aklınızdan bile geçirmeyin!
İstanbul'a gelişimin yaklaşık birinci ayını kutlarken İstanbul'la ilgili en büyük 2. tespitimi de bugun yaptım. Siz bilmiyorsunuz, ama ilk tespitim de Asya kıtasından Avrupa kıtasına birinci köprüyü kullanarak geçerken ikinci köprüyü sağ tarafınızda görmeniz gerektiğiydi ki benim bu tespiti yapmam için 3 kez birinci köprüyü kullandığımı sanarak ikinci köprüyü kullanmam gerekti. Malum, kesin bir yargıya varmak için tek deneme yetmez... 3 ideal. Ha bir de İstanbullu insanların Boğaziçi Köprüsü'ne birinci, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne de ikinci köprü dediklerini farkettim. Tabii birinci ve ikinci sıfatlarını köprülerin yapılış tarihlerine göre verdiklerini keşfetmem hiç de uzun sürmedi.
Neyse, 9 yıl -ki bu da hayatımın %34'ü gibi bir bölümünü kapsamakta- Ankara'da yaşamış ve gitmek istediği hemen her yere evden çıktıktan en fazla 20-25 dakika sonra ulaşabilmiş bir insan olarak İstanbul ile ilgili ikinci tespitim de şudur ki; İstanbul adamı prostat yapar.
Bende hala evden çıkınca yirmi dakika içinde gitmek istediğim yere ulaşabileceğim fikri hakim olduğu için evden çıkarken birazcık çişim gelmiş olsa bile "Amaan gittiğim yerde yaparım" diyip bulunduğum yerdeki tuvaleti kullanma gereği duymuyorum. Sonra noluyor? Yol en az 45 dakika sürüp en az 15 dakika çişimi tutarak araba kullanmamı gerektiriyor. Bu en iyi ihtimal tabi. Hiç beklemediğim biryerde trafiğin tıkanması durumunda ise azap -ve tabii ki prostat olma riskime bulunduğum katkı- kat kat artıyor. Hele bir de aslında izlemem gereken yolun bulunduğum yol olmadığını ve o sıkışık trafikte boşu boşuna beklediğimi farkettiğim an "Salıvereyim gitsin bari" diye geçiriyorum içimden, sırf yolu yine şaşırdığım için kendime duyduğum kızgınlık yüzünden. Sonra gerekli temizliği yine benim yapacağım geliyor aklıma, vazgeçiyorum.
Son paragrafımızda vereceğimiz ana fikir şudur ki; İstanbul'da yaşıyorsak evden çıkmadan önce çişimizi güzel güzel yapalım, hatta mümkünse çıkmadan yarım saat önce sıvı tüketimini keselim, çişimiz gelmesin, konsantrasyonumuzu çişimize değil yola verelim. Ne prostat riskimiz artsın ne de kaza yapma riskimiz. Hayat bayram olsun. Yolda sıvı tüketmemek gerektiğini söylemeye gerek duymuyorum bile. Aklınızdan bile geçirmeyin!
20081108
20081107
Doğu'nun Washington'u
Umarım gerçek değildir ama böyle insanlar varmış ülkemizde. Akıl fikir dileyip aklımdaki sıfatları sıralamamak için kendimi tutuyorum, Obama'nın desteğini arkasına alan Van halkı blogger'ı kapattırmasın diye.
http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Kasim/07/Haber_504003.aspx
Van için "Doğu'nun Paris'i" yakıştırmalarını duyardım. Gel gör ki burası "Doğu'nun Washington DC'si" falanmış da haberimiz yokmuş.
http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haberler/2008/Kasim/07/Haber_504003.aspx
Van için "Doğu'nun Paris'i" yakıştırmalarını duyardım. Gel gör ki burası "Doğu'nun Washington DC'si" falanmış da haberimiz yokmuş.
20081106
Mor Koyun

Eskilerden Bu;
Gece yine uyuyamayıp yatakta dönüp dururken koyun saymak geldi aklıma. Saymaya başlayacakken bir baktım bütün koyunlar mosmor olmuş. merak ettim, gittim yanlarına sordum bi tanesine "noldu lan?" diye. İçlerinden bir tanesi ineklere özenmiş, aykırı görünebilmek için mora boyatmış tüylerini. aykırı koyunu bulup kendisiyle konuşmak istedim lakin sürü psikolojisi yüzünden bütün koyunlar bir süre sonra mor renge bürünmüş. birbirinin aynı onca koyun arasında bulamadım aykırı olanı.
İlerde bir ağacın altında bi adam oturmuş birşeyler yapıyordu. yanına gittim, selçuk erdem'miş. "koyunların karikatürünü yapıyorum yine" dedi, iyi, dedim ben de ne diyeyim. selçuk'la konuşurken koşarak bize yaklaşan bir kız gördük. bi baktık alice. harikalar diyarına gidecem derken yolunu şaşırmış kurtlar vadisine düşmüş. kurtlardan kaçıyordu. neyse ki kurtlar mor koyunları görünce korktular, kaçtılar vadilerine. kurtlar pek akıllı değilmiş, onların koyun olduğunu anlasalar hepsini yerlerdi bir güzel. alice korkmuş tabi, ağlamaya başladı. evsiz, barksız kaldığını söyledi. hiç tanımıyormuş annesini babasını. Üzüldük biz tabi. sonra aklımıza şahane bi fikir geldi. serap ezgü'nün programına çıkardık alice'i. orda da ağladı. sonra telefonla bi kadın bağlandı, alice benim kızım diye. meğer kadın aliye'ymiş. bir zamanlar kara melekken yönetmeniyle birşeyler olmuş falan işte anlarsınız. geldi, kavuştular birbirlerine. güzel bir ikili oldu aliye ve alice. biz selçuk'la geri döndük ağacımızın altına. karnımın acıktığını hissettim. İki tane elma gördüm ağaçta. dallarından koparmak için çektiğimde "ciyaak" diye bir ses geldi. elma değişmiş meğer onlar. seray ağaçtaymış, onun memeleriymiş. kızdı haklı olarak. ceza olarak canlı şarkı söyledi bize. kulaklarımda o ses varken gözlerimi araladım. uyumuşum galiba. kafam da fazla karışmış.hişşt: bunların hepsinin hayal ürünü olduğunu söylememe gerek yok di mi?
e:
Serbest
Numaralar Taşınıyor
Hani gsm operatörleri arasında numara taşınabilirliği başlamak üzere (ya da başladı?) ya. Haliyle Turkcell'den diğer operatörlere doğru bir göç şeklinde olacak bu uygulamanın genel gidişatı.
Bu yüzden son zamanların en büyük trendlerinden biri "Aaabi numara taşınabilirliği başlasın hemen bırakıcam Turkcell'i" gibisinden cümleler kurmak oldu gözlemlediğim kadarıyla.
Adamın telefon numarası böyle 532 alan kodlu olsa ya da ne bileyim xxx yy yy şeklinde bir dizilişe sahip olsa dersin ki "adam haklı tabi, güzel numarasından vazgeçmiyor." Ama bakıyorsun; 539 alan koduyla başlayan, n sonsuza giderken 3,14ün karesi falan gibi bir şey. Ne akılda kalabilen ne de ilgi çekebilen bi numara.
Sonra düşünüyorsun, bu lafı eden insandan 2 yılda 7 kere "Yeni telefon numaram şu şu şu. İmza: Bu" şeklinde mesajlar gelmiş sana. Adam operatörden operatöre, kontörlü hattan kontörlü hatta sekmiş durmuş her çiçekten bal alan arı misali. E o zaman "yüzlerce insan telefon numaramı biliyor, her an aranıyorum. Farklı bir operatöre geçmek mi? Numara taşınabilirliği olmadan asla!" gibi bir durum da söz konusu değil bu insan için. Zaten stabil değil yani gsm operatörü ve telefon numarası konusunda.
O yüzden gözünüzü seveyim dilinize dolamayın şu muhabbeti.
Bu yüzden son zamanların en büyük trendlerinden biri "Aaabi numara taşınabilirliği başlasın hemen bırakıcam Turkcell'i" gibisinden cümleler kurmak oldu gözlemlediğim kadarıyla.
Adamın telefon numarası böyle 532 alan kodlu olsa ya da ne bileyim xxx yy yy şeklinde bir dizilişe sahip olsa dersin ki "adam haklı tabi, güzel numarasından vazgeçmiyor." Ama bakıyorsun; 539 alan koduyla başlayan, n sonsuza giderken 3,14ün karesi falan gibi bir şey. Ne akılda kalabilen ne de ilgi çekebilen bi numara.
Sonra düşünüyorsun, bu lafı eden insandan 2 yılda 7 kere "Yeni telefon numaram şu şu şu. İmza: Bu" şeklinde mesajlar gelmiş sana. Adam operatörden operatöre, kontörlü hattan kontörlü hatta sekmiş durmuş her çiçekten bal alan arı misali. E o zaman "yüzlerce insan telefon numaramı biliyor, her an aranıyorum. Farklı bir operatöre geçmek mi? Numara taşınabilirliği olmadan asla!" gibi bir durum da söz konusu değil bu insan için. Zaten stabil değil yani gsm operatörü ve telefon numarası konusunda.
O yüzden gözünüzü seveyim dilinize dolamayın şu muhabbeti.
20081105
Ses, Soluk
Adaletsiz bir dünyada yaşadığımızın en büyük kanıtlarındandır;
bir kadının güzel sese, güzel bir yüze ve güzel bir fiziğe aynı anda sahip olması.
bir kadının güzel sese, güzel bir yüze ve güzel bir fiziğe aynı anda sahip olması.
e:
Tespit
Batman Forever
Batman ilimizin bir tanecik valisi Batman filminin yönetmenine dava açmış.
Niye? Batman ismini izinsiz kullanmışlar. Ben olsam bununla ilgili bi de komedi filmi çeker adını da "Batman mı? Never" falan koyarım çok güzel olur.
Birileri bir tanecik valiye Türkiye'deki Batman bu ismi almadan önce zaten Batman adında bir çizgi roman kahramanı olduğunu (1939'dan beri falan) söylese keşke.
Niye? Batman ismini izinsiz kullanmışlar. Ben olsam bununla ilgili bi de komedi filmi çeker adını da "Batman mı? Never" falan koyarım çok güzel olur.
Birileri bir tanecik valiye Türkiye'deki Batman bu ismi almadan önce zaten Batman adında bir çizgi roman kahramanı olduğunu (1939'dan beri falan) söylese keşke.
Palinler
Sarah Palin ismini her duyduğumda aklıma Palin Majere geliyor, fantastik diyarlara dalıyorum.
Bi de Balinler diye okul önlükleri vardı, şimdi o geldi aklıma.
Bi de Balinler diye okul önlükleri vardı, şimdi o geldi aklıma.
e:
BT
20081104
Yok Artık Facebook
Bir şeyi ispatlamak/çürütmek, birilerini şaşırtmak/korkutmak için bir milyon üyenin gerek ve yeterli olduğunu düşünen insanlarca kurulmuş facebook gruplarına (ne ispatlarsan 1 milyon grupları) alıştık. Bi de böyle gruplar varmış. Akıllara zarar.
http://www.facebook.com/group.php?gid=30065948933
http://www.facebook.com/group.php?gid=30065948933
e:
Tespit
20081103
Yumurta Yer Misin
Annem önceki gelişinde buzdolabımın yumurtalar için ayrılan kısmının tamamını yumurtayla doldurmuştu. O yumurtalar annemin bir sonraki gelişine kadar, yaklaşık 3 ay boyunca, hiç dokunulmadan durdu dolapta süs niyetine. Annem geldiğinde "Bunları atalım annecim, hiç dokunmadım" dedim. İyi, dedi.
Annem gittikten sonra farkettim ki o yumurtalar atılmış, yerlerine yenileri dizilmiş özenle. Onlar da yaklaşık bir aydır hiç dokunulmadan duruyorlar. Bi döngüye mi girdik, daha da kötüsü bu döngü kısır mı? Merak ediyorum.
Annem gittikten sonra farkettim ki o yumurtalar atılmış, yerlerine yenileri dizilmiş özenle. Onlar da yaklaşık bir aydır hiç dokunulmadan duruyorlar. Bi döngüye mi girdik, daha da kötüsü bu döngü kısır mı? Merak ediyorum.
e:
BT
Focus
Hayallerimi Yıktın Feyza:
feyza (20:54):
auto focus kullanmışsın sanırım
Corpse (20:54):
ı ıh manuel yaptım hepsini
Corpse (20:54):
autofocus kadar güzel mi focuslamışım:P
feyza (20:54):
o zaman bi doktora gorun
feyza (20:54):
auto focus kullanmışsın sanırım
Corpse (20:54):
ı ıh manuel yaptım hepsini
Corpse (20:54):
autofocus kadar güzel mi focuslamışım:P
feyza (20:54):
o zaman bi doktora gorun
Ada
Küçükken, küçükken dediğim de 5 yıl önce falandır, lisedeki en yakın arkadaşlar olarak çeşitli sebeplerle yolumuz aynı zamanlarda ve şanstır ki yazın ortasında İstanbul'a düşmüştü doya doya eğlenmemize yetecek kadar uzun bir süre boyunca.
"Adalara gidelim pazar günü" dediler. Ben o zamana kadar adaları hiç görmemiş insan yavrusu olarak heveslendim. "Gitmişken büyük adaya gidelim, seneye gitmemize gerek kalmaz. Ehi ehi" bile dedim hatta. Beni ciddiye aldıklarından mıdır (sanmam) nedir büyük adaya gittik ciddi ciddi. Gitmez olaydık, en uzak olanı oymuş. Foşur foşur bi saat mi ne sürdü yol. Gak gak martılar her tarafta. Simit atmak da bayıyor bi süre sonra. Gittiğimizde yaptığımız tek aktivite de bisiklete binmekti işte dağ bayır.
Cidden gitmişken büyüğüne gitmek işe yaradı galiba. Bi daha hiç gitmedim adalara.
"Selin taş gibi olmuş" da o döneme tekabül eder.
"Adalara gidelim pazar günü" dediler. Ben o zamana kadar adaları hiç görmemiş insan yavrusu olarak heveslendim. "Gitmişken büyük adaya gidelim, seneye gitmemize gerek kalmaz. Ehi ehi" bile dedim hatta. Beni ciddiye aldıklarından mıdır (sanmam) nedir büyük adaya gittik ciddi ciddi. Gitmez olaydık, en uzak olanı oymuş. Foşur foşur bi saat mi ne sürdü yol. Gak gak martılar her tarafta. Simit atmak da bayıyor bi süre sonra. Gittiğimizde yaptığımız tek aktivite de bisiklete binmekti işte dağ bayır.
Cidden gitmişken büyüğüne gitmek işe yaradı galiba. Bi daha hiç gitmedim adalara.
"Selin taş gibi olmuş" da o döneme tekabül eder.
e:
BT
Doğuş Gibi Adamsın
Daha önce hiç denemedim ama bir insanı tanımak için sorulacak sorular arasında en güzellerinden biridir sanırım "Ne tür müzik seversin?" kalıbı. Asıl amaç kişinin müzik zevkini anlamaktan ziyade kişinin varoluşunun gerekliliğini test etmektir burda.
Glam, rock, arabesk, klasik müzik, gibi net cevaplar geliyorsa korkmamak lazım. Ne bileyim belki müzik konusunda anlaşamazsın, dinlediği şeyler sana işkence gibi gelebilir falan ama en azından farklı konularda uzlaşırsınız, genel anlamda bir orta yol bulursunuz ilişkiniz boyunca.
Arabeks cevabını verenler bildiğin şuursuzdur mesela. Tamam insan dinlediği müziği belli bi sınıfa oturtamaz, hatta oturtması da şart değildir. Ama madem sınıflandırıyorsun, düzgün telaffuz et be kardeşim. Sen şimdi diske de diks diyorsun di mi?
Sorunun asıl belirleyici cevabı ise "Kulağıma hoş gelen her şeyi dinlerim"dir. Sorun insanın her tür müziği dinlemesi değil burda. Birbirinden tamamen alakasız müzik türlerine ilgi duymak yadırganacak bir şey değil.
Ama birisi " Kulağıma hoş gelen..." diye başladığı an ağzını büzüp bi mandalla falan o büzgüyü sabitlemek, ağzına acı biber boca ederek yana yana kaçışını izlemek gibi radikal önlemler almak gelir içimden. Mümkün olduğu kadar hayatımın dışında tutmak isterim ben o insanı.
Şaşkın, kulağına ne hoş geliyor onu bilmek istiyorum zaten ben o soruyu sorarken. Kulağına hoş gelmeyen müziği sevecek halin yok herhalde. Sana en sevdiğin yemeği sorsak "Ağzıma lezzetli gelen her şeyi yerim" diye cevap verirsin allah bilir.
Ve eminim sana göre moda insanın kendine yakışanı giymesidir.
Glam, rock, arabesk, klasik müzik, gibi net cevaplar geliyorsa korkmamak lazım. Ne bileyim belki müzik konusunda anlaşamazsın, dinlediği şeyler sana işkence gibi gelebilir falan ama en azından farklı konularda uzlaşırsınız, genel anlamda bir orta yol bulursunuz ilişkiniz boyunca.
Arabeks cevabını verenler bildiğin şuursuzdur mesela. Tamam insan dinlediği müziği belli bi sınıfa oturtamaz, hatta oturtması da şart değildir. Ama madem sınıflandırıyorsun, düzgün telaffuz et be kardeşim. Sen şimdi diske de diks diyorsun di mi?
Sorunun asıl belirleyici cevabı ise "Kulağıma hoş gelen her şeyi dinlerim"dir. Sorun insanın her tür müziği dinlemesi değil burda. Birbirinden tamamen alakasız müzik türlerine ilgi duymak yadırganacak bir şey değil.
Ama birisi " Kulağıma hoş gelen..." diye başladığı an ağzını büzüp bi mandalla falan o büzgüyü sabitlemek, ağzına acı biber boca ederek yana yana kaçışını izlemek gibi radikal önlemler almak gelir içimden. Mümkün olduğu kadar hayatımın dışında tutmak isterim ben o insanı.
Şaşkın, kulağına ne hoş geliyor onu bilmek istiyorum zaten ben o soruyu sorarken. Kulağına hoş gelmeyen müziği sevecek halin yok herhalde. Sana en sevdiğin yemeği sorsak "Ağzıma lezzetli gelen her şeyi yerim" diye cevap verirsin allah bilir.
Ve eminim sana göre moda insanın kendine yakışanı giymesidir.
20081102
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)