20120414

KKS

Yıllardır aktif araç kullanıyorum (aktif araç kullanmak da nasıl bir terim, pasif kullanan sen aktif kullanırken yanında oturup "ayayay çocuk fırlayacak!", "of çok hızlı kullanıyorsun, yavaşla" diyen anne/baba/sevgili mi oluyor bu durumda, bir nevi pasif içici? hı?) ve trafikte karşılaştığım çoğu durumu tolere edip sakin kalmayı becerebiliyorum.

Tali yoldan önüme atlayanından yol verdiğimde ışığa takılmış tavşan gibi kitlenen şoförüne, adında "yaya" geçiyor diye yaya geçidinde piknik yapma hakkı olduğunu düşüneninden önüme atladığında beni durdurmak için eliyle "DUR!" işareti yapmanın yeterli olduğunu sanan fizik kuralları bihaberi yayasına kadar hemen her şeyi ağzımdan çıkan tek kelimeyle sinirlenmeden geçiştirebiliyorum.

Trafikte sinirlerime hakim olmamı sağlayan sihirli kelimeyi de açıklayayım; sığır. Sığır dediğimde karşı tarafın yaptığı hata sebebiyle oluşan sinirim uçup gidiveriyor. Gerçi genelde kendi kendime söylüyorum bu kelimeyi. Muhatabımın yüzüne bakarak söylesem sonucun yine aynı olacağının garantisini veremiyorum henüz. O yüzden siz sığır demeyi trafiğe kapalı alanda deneyin şimdilik. Ne bileyim tarlada araba sürün de önünüze gelen sığırlara "sığır" diyin, kimsenin kalbi kırılmasın.

Ancak ne yazık ki sığırın da üstesinden gelemediği bir davranış var ki o da korna. Araba kornası yani. Kornayla da kişisel bir problemim yok, o da görevini yapıyor ve basıldığında ses çıkarıyor ancak trafikte gereksiz korna kadar geren bir şey yok beni. Ki kornanın gerekli olduğunu düşündüğüm durumlar "atlama önüme, duramayıp çarparım bak" demek istediğim anlardan ibaret sadece. Onun dışındaki her kullanım küfürden beter benim için. Bana çalınsın çalınmasın farketmez, korna sesi tüylerimi diken diken ediyor, pamuk kalbimi kömür karasına çevirip közlerinde domates pişiriyor adeta.

Gel gör ki memleketimin şoförü için kornanın gereklilik durumları öyle geniş bir yelpazeye dağılmış ki anlatamam. Dolmuş şoförünün kaldırımda iki saat geciken sevgilisini bekleyen ve beklemeye inatla devam eden adama ithafen bapbarabipbap (İçerenköy Carreforsa'ya gidiyo, bincen mi?) yapmasından tutun da gecenin beşinde arkadaşını eve bıraktıktan sonra sokaktan ayrılırken "baribapbap" (bak, öyle vefalıyım ki gecenin beşinde bile eve bırakıyorum seni) diye korna çalmasına kadar çok geniş bir çeşitlilik gösteriyor korna çalmaktaki amaç ve hatta korna çalarken verilen mesaj. (Cümle düşük olmuş olabilir, bilemedim)

İşin kötüsü eğitimle de direk alakalı değil bu korna sevgisi. Bizim (isim vermeyeyim) bir arkadaş var mesela, okumuş etmiş adam ama 5 dakika korna çalmadan duramaz neredeyse. Önümüzde 10 arabalık bir kuyruk olsun, korna. Yan şeritteki adam sinyal verip burnunu bizim şeride biraz soksun, korna. Bir de geçenlerde ileri sürüş teknikleri eğitimine gitti paşam, orada kimin yetkisiyle ders verdiğine şaştığım hoca da "gerekli gördüğünüz her an kornaya basın" demiş. Onun da verdiği rahatlıkla bizimki Türkiye Kupası'ını alıp kutlamaya çıkmış fenerbahçe taraftarı gibi datdiri datdiri geziyor kornaya abana abana, düşün yani adamdaki coşkuyu.

Sözün özü eğitim de üstesinden gelemiyor bu korna olayının eğer içinde bir gram dolmuşçu geni varsa.

Ben de düşündüm taşındım, konuyla ilgili en güzel çözümün eğitimden falan değil, kontörden geçtiğine karar verdim. Artık belediye mi yapar, trafik şube mi yapar kim yapar bilmiyorum da araçların standart donanımına "kontörlü korna" eklenmesi şart koşulsun; basılan korna başına hesaptan belli bir miktar para düşülsün. Bir nevi OGS ya da KGS gibi; bu da KKS olsun. (Kontörlü korna sistemi). Tabi cin korna operatörlerinin çıkıp da "Korna Paket; 20 liraya sınırsız kornalaşma" gibisinden kampanyalar düzenlemesine de izin verilmesin.

Bakın bakalım o zaman trafikteki kornadan kaynaklı gürültü en az %80 azalmıyor mu.

Azalmazsa korna çalıp "Ben sığırım" diye bağıra bağıra 3 tur atacağım İstanbul - Ankara arası.

Hiç yorum yok: