20111217

Uyanabilsem

30 yaşında -orta boy bir- kazık kadar olmama rağmen ebeveynin (bu zaten anne ve baba olmak üzere çoğul bir kelimeymiş) liseli ergen çocuğuna yapacağı "gece yatmak bilmiyorsun sabah kalkmak bilmiyorsun" serzenişlerine maruz kalabilecek kadar gece oturması sevdalısı bir adamım. Neyse ki yıllardır ailemden uzak yaşıyorum da böyle şikayetlerle karşılaşmıyorum.

Sabahları hakikaten sancılı bir süreç sonunda uyanabiliyorum. Gerçi bu süreçte sancıyı benden ziyade yakınımdakiler çekiyor ama olsun. Onlara da yazık.

Annem mesela, 1.5 yıl öncesine kadar sabahları arayıp uyandırmaya çabalardı beni, saat alarmını duymayacağımdan gayet emin olduğu için. Ama işte, koynundaki saatin alarmını duymayan bünye 35 cevapsız arama birikene kadar cıyır cıyır çalan telefonu da duymuyordu genelde. Neyse ki telefonu ve saati, hatta bir polis operasyonu sırasında (operasyon bizim eve yapılmadı tabi) camımın önünde tüneyen helikopteri bile duymamamın sebebinin beynimin gece yatarken "oh, oh, ninni niyetine" diyerek kapamadığım ve bütün gece açık tuttuğum televizyona verdiği bir nevi tepki olduğunu anladım da televizyonu uyku moduna alıp televizyonumun ben ninni niyetine garip programları dinleyerek uyuyakaldıktan sonra kapanmasına izin veriyorum son 1.5 yıldır falan. Artık en azından saati duyabiliyorum da beni arama zorunluluğu hissetmeyen annemin sancısı hafifliyor.

Saati duyabiliyorum dediysek olayı fazla büyütmeyelim, çünkü sadece duymakla kalıyorum çoğu zaman. Öyle saati duyar duymaz ortopedik yatak reklamı oyuncusu gibi yüzümde bir gülümsemeyle yataktan fırladığım pek vaki değil.

Sonunda, yirmi küsur yıllık birikimimin bir sonucu olarak geliştirdiğim "kademeli uyanma" sistemini uygulamaya başladığımdan beriyse sancı çekme sırası ev arkadaşlarıma geçti. Çünkü sistemin gereği olarak saati (bugün saydım) ilki 6:30'da olmak üzere, çeşitli (ve hangi mantığa dayandırarak ayarladığımı bilmediğim) zaman aralıklarıyla serpiştirdiğim sekiz adet alarmla donattım. Uyanmam gereken saat ise 8:00 . Sekiz alarmı bir de her alarmı çağın mucizesi "snooze" fonksiyonu ile en az bir kez tekrarlattığımı da hesaba katarsak 1.5 saatlik süreçte 16 kez alarm çalıyor. Her alarma da farklı bir melodi atıyorum ki bünye bir alarm melodisine alışır da sesi es geçerse diğer tonlardan kurtaralım durumu. Hal böyle olunca da sabah benim oda ve havalisi çok sesli alarm korosunun perfotmans sergilediği bir ortam haline geliyor. Zaten sanata ve -saat alarmı olsa bile- sanatçıya saygılıyım, o yüzden benim için sorun yok. Ama dediğim gibi, olan ev arkadaşlarının uykusuna oluyor.

Hem ev arkadaşlarımı düşündüğümden, hem aklım sürekli iyileştirme yönünde fikir geliştirmek için çalıştığından (endüstri mühendisiyim ben ya!), biraz da sığırlığımdan "daha az alarmla nasıl uyanılır" konulu deneysel çalışmalarım sırasında alarmın melodisine "uyusun da büyüsün, tıpış tıpış yürüsün" isimli güzide ve anonim ninnimizi atamaya karar verdim bir ara.
Böylece bilinçaltım sabah kendisine ninni yoluyla diretilen uyuma eylemine karşı tepkisini koyacak, uyumak istiyor olsam da beni uyanmaya zorlayacaktı. Çocukken öyle olurdu çünkü, beni ne zaman ninniyle uyutmaya çalışsalar uyumamak için direnirdim. Ama yemedi. Ya da bilinçaltım üste çıkamadı, bilmiyorum. O gün işe 1.5 saat geç gitmiştim, onu hatırlarım bi.

Sonuç olarak şu an için en etkilisi kademeli uyanma yöntemi. Evdekiler de sabah şenlensin biraz, napayım artık.

Hiç yorum yok: