20100615

Büyük - Küçük

Küçük denilebilecek bir şehirde doğup büyümüş olmamın en büyük avantajı ilkokuldan, hatta daha öncesinden tanıdığım arkadaşlarımla hala görüşüyor olmam, 29 yaşındayken 20 yıllık bir "en yakın arkadaş" a sahip olmamdır sanırım. Bir insanı bu kadar uzun süredir tanıyor olmak ve hiç kopmamış olmak, bu gerçekten garip bir duygu.

Gel gör ki bir çok dezavantajı da oldu küçük bir şehirde büyümüş olmamın. Mesela müzik bilgim çok sığdır bana göre. Biz küçükken internet de çok yeniydi. İnternet kavram olarak yeniydi yani, şehrimde evinde internet olan ilk beş insandan biriydim belki ama bilgi paylaşımı/bilgiye ulaşmak bu kadar kolay değildi. Tek çocuk olunca sana yol gösterecek bir abi/abla ihtimali de olmadı. Kendim ne keşfettiysem o bi nevi. Üniversiteye geldiğimde de üşengeçlikten midir nedir, çok eğilmedim üzerine.

Sonra spor mesela. Futbolda da yeterince başarılıyken bir yerden sonra baydım, o kadar yıl basketbol ve tenis oynadım. Ben ortaokulda sırtımda çanta ve raketle şehrimizin tek kortunda tenis oynamaya giderken millet uzaylı gibi bakardı bana ve arkadaşlarıma. Sosyete sporu değil de, jet sosyete sporu falan gibi gelirdi sanırım onlara ki hiç de alakamız olmadı taşramızın jet sosyetesiyle.

Hala düşünürüm, basketbolda olmasa da teniste cidden iyi şeyler yapabilirdim ufkumun açılmasını sağlayacak daha büyük bir şehirde büyümüş olsaydım. Lise yaşlarında tenis turnuvalarında yaşıma uygun rakip olmadığından beni 30-35 yaşında insanların karşısına çıkardıkları vakidir.

Ha, isteyen insan bunları küçük bir şehirde de yapardı diye düşünenler de haklı, yapabilirdim çok isteseydim. Ama sanatın, sporun, müziğin bir dalına yönelmek için çok idealist olmak, risk almak gerekiyordu bizim zamanımızda, bizim küçük şehrimizde. Ben -doğru ya da yalnış- biraz garanti yolu seçtim sanırım. Madem kafam basıyor, kafası basan her insandan beklendiği gibi anadolu lisesi, fen lisesi, üniversite yolunu izleyip de bir kariyer çizeyim kendime dedim; bu konuda bana hiç baskı yapmayan ailemin beklentilerini de bir nevi karşılayarak.

Bu yolu seçtiğime pişman değilim şu an, ama belki de hem mühendis olup hem de sanatın bir dalında daha birikimli ve daha uygulamacı olabilirdim şu an eğer büyük bir şehirde yetişmiş olsaydım. (Niyetim Ferhat Göçer gibi doktor olup sonra şarkıcılığa soyunmak değil, yanlış anlaşılmasın. Ferhat göçer doktordu di mi bu arada? yoksa başkası mıydı o? neyse)

Sonuç olarak, eğer bir gün bir çocuğum olursa, şu yarını bile planlayamayan halimle çocuğum için planladığım iki şey var:

1. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu şu devirde bile sırf ufku genişlesin diye onu büyük bir şehirde büyütmek. (Bu fikrin doğruluğu tartışılır)

2. Eğer erkek olursa, milyar dolarların varisi de olacak olsa, gerzek de olsa, hiçbirşey için olmasa askerlik için onun üniversite bitirmesini sağlamak.

Gecenin şu vakti bunlar nerden geldi aklıma bilmiyorum. Belki de "yapamadın ama geçerli sebeplerin vardı" diye dürttü içimden bir ses.

2 yorum:

bellatrix dedi ki...

Evet Ferhat Göçer'di. Malesef (artık sussun diye dört gözle bekliyorum da)

Ha bi de bu var; Ferhat Göçer olup, "vay be hem doktor hem de şarkıcı" olup milleti kendinden tiksindirmek :)

Buro dedi ki...

evet ya, sırf doktor kalsan, hiçbişi yapmasan bile millet saygı duyar mesleğinden ötürü. Ne gerek var şarkı türkü: )